Yine ben geldim. Bölümü bırakıp kaçıyorum. Cumartesi yetişmedi ama iki haftanın acısını on sayfalık ikinci bölümle çıkardım bence. Ha ne dersiniz :) Vote ve yorum atmak isterseniz buralardayım :) Seviliyorsunuz :)
35.BÖLÜM Müstakbel Mertoğlu
On dakikadır ağaç olmuş bir şekilde beklemesinin, üstüne kattığı sinirle bir kez daha sesini yukarıya ulaştırmak için bağırdı.
"Eylüllll. İnecek misiniz artık aşağıya?"
Normalde de beklemeye alışık değildi zaten Yağız. Bekletmezdi de Eylül genelde kendini. Bu sefer yarım saat demesinin üstüne bir saat geçince çileden çıkmıştı. On dakika önce de 'Beş dakika.' diyen Eylül daha da kendini bekletince artık hakkıydı sinirlenmek. Odanın içinde tur atarken arkasından gelen sesle geri döndü.
"Geldik ya tamam. Ne var azıcık süslendiysek?"
Arkasını dönüp gördüğü manzarayla gözlerinin içi güldü Yağız'ın. Merdivende kendine doğru bakan ikiliyi görünce az önceki siniri yok olup gitti. Karşısında kiremit rengi pantolon, üstünde lacivert yeleği, boynuna Eylül tarafından takılmış papyonu ile Eymen'in çok şirin durduğunu düşünüyordu Yağız. Bu kadar beklemesinin sebebini Eylül olarak görmüştü ama her zaman ki özeninde hazırlanmış Eylül'e bakınca belli ki bu kadar süre Eymen'i giydirmek için harcanmıştı.
Kendine doğru kucağında küçük çocuk ile gelen Eylül'e yürüyerek Eymen'i aldı kucağına. Yanağına kocaman bir öpücük kondururken, son zamanlarda hafif uzamış kirli sakallarının çocuğu rahatsız etmesi üzerine ikisi de gülümsedi. Yağız Eymen'i tekrar Eylül'e uzatırken "Sen al Eymen'i, ben de eşyalarını alayım." diyerek onları kapıya yönlendirirken, Eymen için hazırlanmış çantayı da alarak evden çıktılar.
Eylül'ün arabasındaki bebek koltuğunu alarak Yağız'ın arabasında şoför koltuğunun arkasına yerleştirdiler ve Eymen'i güzelce içine oturttular. Eylül Yağız'ın yanına ön koltuğa geçerken, Yağız da sürücü koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı.
Eylül bir yandan içi buruk olsa da yeğeni için gülümsemeye söz vermişti. Arkasını dönerek Eymen'e güzelce bir gülümseme bahşetti ve "Babaanneye mi gidiyoruz bebeğim?" diyerek Eymen'in dikkatini çekti. Her 'Bebeğim.' dediğinde Eymen'in teyzesine tepkisi ağzı kulaklarında bir gülümseme oluyordu. Eylül'e o da en az onun kadar alışmıştı. Artık annesini iyiden iyiye aramıyordu. Sadece fotoğraflarda gördüğü zaman 'Anne ve Baba' kavramı vardı minicik zihninde. Zamanla ikisini bedenen hatırlamayacaktı elbette ama onları hiç bir zaman unutturmamaya yeminli kocaman yürekler vardı etrafında.
Çok uzun sayılmayan yolculuktan sonra Eylül indiği arabadan Eymen'i almak için hareket ederken Yağız da sözleşmişler gibi Eymen'in eşyalarını aldı bagajdan. Tam bagajın kapağını kapattığı sırada arkasından bir 'Böh' sesi duymasıyla neredeyse küçük dilini yutacaktı. Berna'nın yaptığı şey yüzünden korkmamıştı canım sadece bir anlık boşluğuna gelmişti. Berna Yağız'ın yanaklarına birer öpücük kondururken, bir taraftan da Yağız'ın arkasında kalan kuzenine görebildiği kadarıyla laf yetiştiriyordu.
"Kuzen iyi alıştırdın valla bu adamı bu işlere. Artık evlenip çoluk çocuğa karışabilir."
Eylül Berna'nın sözlerine gülerken, Yağız burun kıvırmakla yetindi. Ancak tavrını çok uzun tutamadı. Berna'nın arkasında kalan Erem Hanım, Kenan Bey ve Kerem'e 'Hoşgeldiniz.' derken yolculuklarının nasıl geçtiğini sordu. Erem Hanım Eylül'ün düzenini oturttuğunu düşündüğü zaman kocasıyla birlikte İzmir'e dönmüştü. Şimdi ise ilk göz ağrısı, yeğeninden kalan biriciğinin doğum günü için maaile gelmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET AİLE(DESTEK AŞK'LAR SERİSİ 1)(TAMAMLANDI)
Romanceİnsanın canını en çok ne yakar? Arkadaşla kavga? Aşk acısı? Anne baba kavgası? Ya da azıcık taze yenen azar? Herkesin canına tak eden nokta farklıdır. Buna göre çektiği acının da derinliği değişir. Fırtınalar kopar içinizde ve o acı öyle bir siner k...