Çok uzun zamandır hasret kaldığımızı biliyorum. Bazı insanlar gibi değilim maalesef. Bir sürü şeye koşarken, duygu geçiremediği için yazamayan nadir insanlardanım sanırım. Bu da benim başarısızlığım ne yapalım. Beni böyle kalbine kabul eden sizler iyi ki varsınız.
Bölüm getirdim ey ahali :) Bunca zaman neredeydin diye sitemkar olursanız da kızamam size. Hakkınız çünkü biliyorum, neredeyse iki ay olacak. Az bir şeyle geldim ama inşallah sizi doyurur, özleminizi biraz alır. Benim Yağız-Eylül özlemimi bir parça aldı çünkü.
Sizleri seviyorum, sevgiyle kalın...
Bölümü tesadüf eseri youtube'da dolaşırken bulduğum Ferhat Göçer şarkısı ile taçlandırmak istiyorum. Bölümü sürekli bunu dinleyerek ortaya çıkardım.
Ferhat Göçer - Aşkın Mevsimi Olmaz ki
51.Bölüm Akıllı Güzelim Senin Kocan
Zaman... Kabına sığmak istemediğinde insanı çileden çıkaran ama o kabın içine mecburiyetten sığmak zorunda olan şey... Akıp gitsin isterken, saatlerin dakikaları, dakikaların saniyeleri kovaladığı ama bir türlü hızlandıramadığı vakit...
Bir haftadır karısının yüzünü sadece iki kere görmek zamana hatırı sayılır kelimeler etmesini sağlamıştı Yağız'ın. Bulunduğu kapıya üçüncü gelişiydi bu. Çok defa çalmıştı elbette kapıyı; bu şekilde gelişi ise üçüncü oluyordu. Babasının desteği ile iki kez çaldığı kapıyı üçüncü kez çalarken, bu sefer de olumsuz yanıtlanırsa ne olursa olsun karısını kaçırmak gerektiğini düşünüyordu. Karısını kaçıran ilk erkek de kendisi olacaktı herhalde. Bunu düşününce kafasını hafifçe sağa sola sallarken, yüzünde traji komik bir gülümseme oluştu.
"Hayırdır evlat."
Yavuz Bey usanmadan elindeki çiçeği ve çikolatayı üçüncü kez taşıyordu. Ercan Bey'in ilk iki seferde olduğu gibi bu defa da hayır demesi olası sonuçtu. Karısının anlattıkları olmasa, elbet Ercan Bey'in karşısına geçip bu kadar üstlerine gitmemeleri gerektiğini söylerdi ancak adamın davranışlarının sebebini bilirken ona da sadece eğlenmek kalıyordu. Oğlunun ve gelininin ise sabırsızlıklarını görebiliyordu. Bu şekilde daha ne kadar katlanabilirlerdi; bir fikri yoktu. Oğlunun kendi kendine sinirle karışık sırıtmaları da artık son raddesine geldiğini hissettiriyordu adama.
" Bu geceden sonra karısını kaçıran ilk erkek ben olacağım galiba."
Meryem Hanım çaldıkları kapının açılmasını beklerken oğlunun babasına verdiği cevaba gülmemek için kendini zor tuttu. Açık vermemesi gerekiyordu. Bu yüzden sabrediyordu kadın. Yağız'ın ise sabrettiği şey farklıydı. Bahçe kapısından girer girmez Ercan Bey'in emriyle evdekilere haber verildiği halde tabir-i caizse yüz saat kapıda bekletiliyorlardı. Eymen rahatsız olmasın diye zile sürekli basamazken, takati tükenene kadar kapıyı tıklatıyordu.
"Açmayacaklar mı ya?"
"Sakin ol oğlum. Madem bir işe kalkıştınız bu noktaya geldiniz, haklı Ercan Bey bir kız babası olarak."
"Yetmedi mi anne? Bir hafta oldu karımdan ayrı kalalı. Hadi Eymen'i görüyorum ya Eylül? Özledim işte."
Küçük bir çocuk gibi evladının söylenmeleri, vicdanını biraz sızlatsa da bu yoldan dönmek yoktu. Yine de Yağız'ın omzunu sıvazlarken "Az kaldı. Ercan Bey de zamanla anlayacak sevdanızı ki beni çoktan ikna ettiğinize göre, yakındır onunki de." diye teselli etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET AİLE(DESTEK AŞK'LAR SERİSİ 1)(TAMAMLANDI)
Romanceİnsanın canını en çok ne yakar? Arkadaşla kavga? Aşk acısı? Anne baba kavgası? Ya da azıcık taze yenen azar? Herkesin canına tak eden nokta farklıdır. Buna göre çektiği acının da derinliği değişir. Fırtınalar kopar içinizde ve o acı öyle bir siner k...