BEDEL 11 *HAYAL KIRIKLIĞI*

99.8K 4.4K 405
                                        

Multimedya: ELİF

H

ayırlı olsun faslından sonra birisi dua okumaya başladığında ayağa kalktım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Ablam elinde nişan tepsisiyle yanıma gelmiş ama yüzü asılmıştı. Tepside sadece benim yüzüğüm vardı. Ne yani sadece bana mı yüzük takılacaktı? Ya da onun yüzüğünü diğer odada mı takılacaktı? Dua bittikten sonra Fatiha suresini okuduk. Bana ters bakan kadın yerinden kalkıp önüme geldi. Titreyen parmağıma yüzüğü geçirirken ben hala ne olduğunu anlayamamıştım. Tebrik faslından sonra yerime oturmuştum.

Aklımdaki soruyu sormak için ablamı bekliyordum. Nihayet içeri girince işaret edip yanıma çağırdım. Ben daha ağzımı açmadan kulağıma eğildi.

"Damat bey gelmemiş."

Bunu duymamla hırsımdan ellerimi sıkmıştım. Nasıl gelmez ya insan kendi nişanına gelmez mi? Bizde eskide kalmıştı damatsız yüzük takmak ama onlarda hala devam mı ediyordu? Hayır bu saçmalık. Ben bile kabullenmeye çalışıyorken o kabullenememiş miydi? İçimde heyecan kalmamış aksine daralmıştım.

Birkaç kadın ayaklandı ve kapıya getirilen eşyaları, bohçaları içeri taşımaya başladı. Bunları hangi arada hazırlamışlardı. Bohçalar açılmış içlerinden çeşit çeşit çeyizlikler çıkmıştı. Nişan sandığımın kapağı açılmış, içi makyaj ve bakım ürünleriyle doluydu. Bir de büyük sandık gelmişti onun da içinde kıyafetler, ayakkabılar, iç çamaşırları gibi eşyalar vardı. Sonra küçük bir kutu önümdeki büyük sandığın üzerine konmuş kapağı açılmıştı. Gülsüm hanım yanıma gelip sandıktaki büyük keseyi çıkarmıştı. İçinde dün seçtiğim bilezikten altı tane vardı. Hepsini koluma takmış ardından diğer kutuyu çıkarıp setimi takmıştı. İki tane yüzük bir de saat takmıştı. Nihayet bitmişti takı faslı. Anneme de bir kutu uzatmıştı.

"Bu da sana hediyemiz kabul edersen." Demişti. Annem almak istemese de ısrarla vermişti. Anneme de bilezik almışlardı.

"Şimdilik elimizden bu kadarı geldi. Müsait değildik ve aceleye geldi. Düğünde telafi ederiz inşallah" demişti Gülsüm hanım. İyi ki aceleye gelmişti. Başka türlü düşünemiyorum. Düne kadar gümüş zincir bilekliklerle dolu olan kolum altınlarla dolmuştu. Ablam yanıma gelmiş kulağıma eğilmişti.

"Şimdi tam hanımağa oldun işte. Ver öpeyim elini."

Deli kız bu halimle bile güldürmüştü beni. Başımı kaldırdığımda gülümsemem bir anda soluverdi. Adının Sultan olduğunu öğrendiğim kadın bu kez daha sert biçimde yüzüme bakmıştı.

Ablamın kucağındaki Nisa kendini kucağıma attığında dizime oturtup öpmüştüm. O ise kolumdaki bileziklerle oynuyordu.

"İndir kucağından o çocuğu!" Diyen
Sultan hanımın sesiyle başımı kaldırdım, herkes ona bakmıştı.

"Erkek çocuk yok mu kızı almışsın kucağına!"

Biliyordum bu saçma adeti. Gelinin kucağına erkek çocuk oturturlar oğlu olsun diye. Oysa ki ben o maksatla almamıştım kucağıma. Hem alsam ne olacaktı sırf o yüzden kızım mı olacaktı. Üstelik ben kız çocuğunu daha çok severdim. Ablam hemen aldı kucağımdan kızını.

Mutfakta sofra kurulmuş herkes oraya geçmişti. Bende iyice bunalmıştım kalabalıktan fırsat bulup boş odaya kaçtım. Camı açıp hava aldım biraz.

Odanın kapısı çalınmış Gülsüm hanım içeri girmişti. Ona alışmıştım artık aklımdaki soruları rahatça sorabilirdim. Yanyana oturduk.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin