"Hiç bir yere gidemezsin. Yeter artık beni dinlemeden yargılamaktan vazgeç."
Ömer'in sözüyle annem karşısına geçti.
"Ben yarın gidiyorum zaten. Elif te gelecek benle. Daha ne kadar acı çektireceksin ona. Senin metresinin elini kolunu sallayarak rahatça gelip bu evde otururken ben burda kızımın gözyaşlarını siliyordum. Onu bu hale getirmen için mi feda ettim kızımı?"
Annemin konuşmasıyla hayretler içinde yüzüne baktım. Sevda'yı nasıl öğrenmişti. Ogün Sevda burdayken o yüzden ağlamış olmalıydı. Ömer'e baktığımda onun da yüzünde şaşkın bir hal vardı. Bir an afallasa da kendini toplaması uzun sürmemişti.
"O benim metresim filan değil. Eskide kaldı. Benim için bitti ama Elif bitiremedi onu hala."
Bu durumda bile beni suçlamayı başarıyordu. Sanki az önce Sevda bana o sözleri söylememişti. Onu bana gönderdin demişti. O gün aralarında birşey geçtiği belliydi. Şimdiye kadar yaşadıklarım bir yana Sevda'nın bana söylediği sözler hepsinden ağır gelmişti. Bana ilk kez açıkça meydan okumuş, üstelik bir de Ömer'le İstanbul'da ne yaşadılarsa bunu bana karşı kullanmıştı. Şuan bütün hırsımı patlamak istesem de annemin yanında bunu yapmam doğru değildi.
Gülsüm ana, Ömer'in tartışmalarımıza karışılmasından hoşlanmadığını bildiği için anneme sessizce birşeyler söyleyip onu odadan çıkarmıştı. Ömer'le başbaşa kalmıştık odada.
"Ben İstanbul'a gitmek istiyorum ve sen buna engel olamayacaksın bu defa. Bir süre senden ayrı kalmaya ihtiyacım var. Sanırım senin de buna ihtiyacın var. Ben yokken kimle ne yapıyorsan yap. İstersen yine Sevda'ya git. Artık beni arayıp kocan şuan benim koynumda dese bile umrumda değilsin."
Ömer'in tavrı sertleşmişti bu kez.
"Öyle mi Elif. Ama sen benim umrumdasın. Ben İstanbul'da neden bir gece kaldım biliyor musun? Sırf sen bana bir kez içten gül, mutlu ol diye aileni getirmek için kaldım. Sevda'yla aramda hiç birşey geçmedi. Sana sadece bu kadarını söylüyorum. Seni birşeylere inandırmaya, birşeyler ispatlamaya çalışmaktan yoruldum anlıyor musun? Bana inanıp inanmamak sana kalmış."
Gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmadan konuşup bir süre yüzüme baktıktan sonra kapıya doğru yürümüştü. Böyle gitmesine izin veremezdim. Sevda'nın söyledikleri neydi? Bana açıklama borçluydu.
"Peki ya Sevda'nın söyledikleri? Kocanı İstanbul'a bana gönderdin dedi. Hangi cesaretle hala seni arayıp benle böyle konuşabiliyor."
Arkasından seslenmemle kapıya attığı elini geri çekip bana bakmıştı. Yüzünde acı bir gülümseme belirdi.
"Fatih piçi de bana buna benzer şeyler söylemişti. Tek fark ben senin gibi davranmadım."
Kapıyı hızla çarpıp çıkarken gürültüden sıkıca gözlerimi yummuştum. O kapıdan çıkıp giderken ben öylece kalakaldım. Fatih ne demiş olabilir di Ömer'e. 'Karını bana gönderdin' demezdi herhalde.. Diyemezdi.. Ömer haklıydı. Gelip bana sormuştu. Belki sert tavırla sormuştu ama sormuştu işte. Verdiğim cevaba sorgulamadan inanmıştı.
Peki ben ne yaptım. Sevda'nın bir sözüyle yine yıktım ortalığı. Hem de ilk kez böyle ağır tepki gösterdim. Gözlerimin içine baka baka "Ben birşey yapmadım" dediği halde ona inanmamayı seçtim.
Koltuğun üzerine oturmuş, başım ellerimin arasında düşünürken kapı açılmış annem içeri girip yanıma oturmuştu. Onun yüzüne bakamıyordum. Eşimle tartışmama onu da dahil etmiştim. Hem de boş bir tartışma. O kadının sesini duymamla herşeyi yıkıp geçmiştim. En çok da Ömer'i.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...