Ömer arabasına binip gittiğinde çaresizce koltuğa oturup kendi kendimi avutmaya çalışmıştım. Zaten bu evde de hapis gibiydim odanın kapısı kilitliyse ne fark ederdi ki. Hem aşağı insem ne olacaktı. Odamda kalmak daha iyi olabilirdi.
Yerimden kalkıp yatağımı toplamış, odayı temizlemeye başlamıştım. İş yaparak oyalanmaya çalışsam da kilit altında olmanın sıkıntısı çökmüştü içime. İşimi bitirdiğimde daha bir saat bile geçmemişti. Abdest alıp kur'an okumaya başlamıştım. Böylece biraz zaman geçerdi. Fakat aklımı bir türlü toparlayıp okuduğuma konsantre olamıyordum. Bir süre sonra okumayı bırakıp kendimi balkona atmıştım fakat balkonda bile duvarlar üstüme geliyordu. Ne yapsam kar etmiyor duvarlar iyice birbirine yaklaşıp nefesimi sıkıştırıyordu. Kocaman odada nereye dönsem duvara çarpıyordum sanki. Saatlerce odadan çıkmadığım olmuştu ama kilit altında olma psikolojisi çok farklıydı. Hapiste esaret altında olanları düşündüm. Üzerlerine onlarca kapı kilitlenirken nasıl çıldırmadan durabiliyorlardı.
Kapının önüne gidip çalmaya başlamıştım. Kimseden ses çıkmayınca bu kez yumruklayıp bağırıyordum.
"Kurtarın beni burdan. Çıkarın ne olur nefes alamıyorum."
Sesime ses gelmeyince camı daha sert yumruklamaya başlamıştım. Bir süre sonra darbelerime dayanamayan cam paramparça halde yere dökülmüştü. Kırılan camın boşluğundan çıkmam mümkün değildi. Kapının camı çıkabileceğim kadar büyük değildi.
Camın kırılmasıyla Gülsüm ana merdivenlerden yukarı fırlamıştı.
"Ne yapıyorsun sen Elif. Delirdin mi."
"Açın şu kapıyı yoksa bu evi başınıza yıkarım."
Gülsüm ana çaresizce ellerini açmış söyleniyordu.
"Anahtar yok burda. Ömer götürdü."
Öfkeden odanın içinde dönmeye başlamıştım. Nefes almak için tekrar balkona çıksam da faydası yoktu. İçeri girdiğimde elime geçirdiğim parfüm şişesini balkonun camına fırlatmıştım. Gülsüm ana kapıdan bana engel olmak için bağırırken elime geçeni balkonun camlarına fırlatmış sağlam cam bırakmamıştım.
Gürültülere evdeki kadınlar koşmuş kapıdan beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Sultan ana feryadı koparmıştı.
"Ömer'i çağırın gelsin delirmiş bu evi başımıza yıkacak."
Ah mümkün olsa.. Duvarları yıkasım geliyordu ama olmuyordu. Olduğum yere çökmüş başımı ellerimin arasına alarak ağlamaya devam ediyordum.Son bir haftadır bir tuhaf olmuştum. Olur olmaz herşeye ağlıyordum. Çok duygusallaşmıştım. Ömer hastayken sanki kötü bir hastalık geçiriyor gibi başında oturup ağlamıştım. Bugün ise resmen sinir krizi geçiriyor kendime hakim olamıyordum. İlk kez üzerime kapı kilitleniyordu. Ve ben Ömer için özgürlüğümden vazgeçmişken şimdi odaya hapsetmişti beni. Nefes alıp verirken zorlanıyordum.
Duyduğum kilit sesiyle başımı kaldırdığımda şaşkın halde etrafa bakan Ömer'i görmüş yerimden fırlayıp karşısına dikilmiştim.
"Buranın hali ne böyle kafayı mı yedin sen?"
Hızla nefes alıp verirken kızaran gözlerimi gözlerine dikip haykırmaya başlamıştım.
"Evet kafayı yedim. Sonunda delirttiniz beni. Sen ne hakla kapıyı üzerime kilitlersin. Kimsin sen kimsin."
İki elimle Ömer'in göğsünü yumruklarken bileklerimden tutmuş beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Benim aksime o gayet sakindi.
"Elif.. Tamam sakin ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...