Kapıda öylece donup kalmış, ne yapacağımı şaşırmıştım. Gülsüm hanım her an gelebilirdi.
"Hayır gelemem. Gitsin şimdi ben sonra konuşurum onla.""Mutlaka gelsin yoksa rezalet çıkartırım dedi."
Yeter artık bıkmıştım tehditlerden. Korkumun yerini öfke aldı. Sinirle aşağı koştum. Dışarda yandaki evin önünde durmuş beni bekliyordu. Onu görünce olduğum yerde kaldım daha fazla gidemedim. O ise öylece durmuş bana bakıyordu. Gözü parmağımdaki yüzüğe takıldı. Yanına yaklaştım. Gözleri dolmuştu bana bakarken.
"Ne işin var burda?" dedim başımı öne eğerek.
"Seni almaya geldim. Kimseye yar etmem seni."
O sırada annem yanımıza gelmişti. Fatih'i ordan uzaklaştırmaya çalışmıştı fakat başarılı olamamıştı.
"Yenge, müsade et iki kelime konuşup gideceğim." Demesi üzerine annem biraz ileri gitmiş ordan bize bakıyordu. Fatih elini bana uzatmıştı.
"Gel gidelim buralardan. Kimse bizi bulamaz. Zorla verdiler seni biliyorum. Hiç birşeye mecbur değilsin. Bırak başkası için yaşamayı. Sadece ikimiz olalım."
Elimi uzatmak istedim. "Götür beni buralardan." Demek istedim. Onla gidip herşeyi, herkesi arkamda bırakmak, sadece kendim için yaşamak istedim. Ama bu mümkün değildi. Mutluluğum onun yanındaydı fakat ben, beni yok sayan, sevmeyen bir adama mecbur bırakılmıştım.
"Fatih, ben nişanlandım. Artık başkasına aitim. Bizim senle bir geleceğimiz olamazdı zaten. Orda rahat bir hayat beni beklerken ben senle çile çekemem. İstemiyorum seni anlıyor musun? Sevmiyorum seni sevemedim. Ben nişanlımı sevdim. Sevdiğim adamla kendi isteğimle evleniyorum. Seni sevseydim senin yanında olurdum onun değil."
Akmak için direnen yaşlarımı gözlerime hapsetmiştim. Hayır! Şimdi akmanın zamanı değildi.
Arkamı dönüp eve girecekken hemen arkamda duran Gülsüm hanımla burun buruna geldik. Olduğum yerde öylece kaldım. Ne zaman gelmişti. Konuştuklarımızın ne kadarını duymuştu acaba. Elimden tutup yanına çekti beni.
"Elif bizim namusumuzdur artık. Adam olan başkasının namusuna göz dikmez."
Sözleri Fatih'i derinden vurmuştu. Hiç birşey diyemedi. Yutkundu. Gülsüm hanım hala elimi tutuyordu. Arabaya doğru götürdü beni. Konuşmalara şoförü Serhat ta şahit olmuştu.
Ben arabaya doğru giderken arkamdan seslendi."Sen ne zaman kendini, sevgini üç kuruşa satan biri oldun Elif."
Başka bir durumda bana bu laf söylenseydi haddini bildirirdim ama şimdi hazmetmek zorundaydım. Arkama bakmadan arabaya bindim. Ağlamamak için kendimi öyle sıkmıştım ki çatlayacaktım neredeyse.
Ben arabadayken Serhat, Fatih'e birşeyler söylüyordu. Belli ki tehdit ediyordu. Gülsüm hanım ise annemle konuşuyordu. Ablam dışarı çıkınca onlarda arabaya bindiler. O sırada annem Fatih'in yanına yaklaşıyordu.
Araba hareket etmiş, modaevine doğru ilerliyorduk. Arabaya bineli neredeyse on dakika olmuş, kimseden ses çıkmıyordu. Sanırım bir açıklama yapmam gerekiyordu.
"O benim kuzenim. Beni istiyordu. Evlenecektik. Ama olmadı. Ben bu yüzük parmağıma girmeden önce herşeyi bitirdim. Ama o.."
Gülsüm hanım sözümü kesmişti."Bazı şeylerden hemen vazgeçmek zordur kızım. Belli ki sen elinden geleni yapıyorsun."
Bunu söylerken başını öne eğmişti. Bu kadının bu durumda böylesine anlayışlı davranmasına çok şaşırmıştım. Şaşkınlıkla ablamla birbirimize bakmıştık.
Gülsüm hanım konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualitéBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...