Yatağın üzerine oturup saçımı okşamaya başlamıştı.
"Dokunma bana!"
Çığlığımla saçımdaki elininin hissi kaybolmuştu. Yüzümü kendime siper yaptığım kollarımın arasına gömmüş derin derin nefes alıp veriyordum.
"Elif.. Ben.."
"Defol git burdan."
Cılız çıkan sesimle onu susturup kendimi ondan korumaya çalışıyordum.
"Hadi kızım kalk artık."
Gülsüm ananın sesiyle yerimden doğrulmaya çalıştım ama bacaklarım beni taşıyamaz haldeydi. Tekrar yatağın üstüne çökünce Gülsüm ana kolumdan tutup kaldırmaya çalışıyordu. Zoraki ayağa kalktığımda Ömer kaybolmuştu ortalıktan. Evden getirilen feraceyi üzerime atarken Ömer tekerlekli sandalyeyle yanıma gelmişti. Takatim kalmadığı için kendimi sandalyeye bıraktım.Dışarı çıktığımızda arabanın kapısında bekleyen Serhat beni o halimle görünce hayretler içerisinde kalmıştı. Ne kadar kötü görünebilirdim ki.
Serhat'ın kullandığı arabaya bindiğimde Ömer yanıma oturmuş, Gülsüm ana ise arkadaki arabaya binmişti.Arabada ölüm sessizliği hakimken başımı koltuğun arkasına yaslamış sırtım Ömer'e dönük halde dışarıyı seyrediyordum. Konağa ulaştığımızda araba tam merdivenlerin önünde durmuştu.
Binbir umutla geldiğim bu ev nasıl da şimdi cehennem haline gelmişti gözümde.
Ömer arabanın kapısını açıp yardım için elini uzatmasına aldırış etmeden inmeye çalışmıştım. Canımın acısı yüzüme yansıdığında kendimi bir anda Ömer'in kucağında buldum.
"Bırak beni."
Söylediğime aldırmadan merdivenleri çıkmaya başladığında direnemeyecek halde olduğumdan kendimi kollarına bıraktım.
Odaya ulaştığımızda beni yavaşça yatağın üzerine bırakmıştı. Neydi şimdi bu. Yaptıklarından dolayı vicdan azabı çekip benim kaçışımı unutmuş gibi mi yapıyordu. Daha birkaç saat önce öfkesinden beni öldürmeyi bile göze alabilmişken bu sakin haline anlam veremiyordum. Gülsüm ananın odaya girmesiyle yanımdan uzaklaşmıştı."Kalk hadi şu üstündekileri çıkaralım."
Gülsüm ananın dediğini yapıp yataktan doğrulurken yatağın üzerindeki örtünün olmadığını farkettim. Tabi ya.. En son kan içinde kalmıştı örtü."Kanı gördünüz mü? İçiniz rahatladı mı? Namusuma onay verdiniz mi? Gözünüz doydu mu? Yoksa daha mı çok kan istiyorsunuz? Daha kaç kişinin kanı dökülecek bir canın bedeli için? Daha kaç cana kıyacaksınız? Daha kaç defa canımı alacaksınız?"
Gözyaşları içinde bana yaklaşan Gülsüm anayı elimle durdurmuştum.
"Çıkın burdan. Hiç kimseyi görmek istemiyorum. Yalnız bırakın beni."
Gülsüm ana çıkmış, Ömer ise oturduğu koltukta başını eğmiş parmak uçlarıyla şakaklarını ovuyordu.
Yerimden zoraki kalkarak kendimi banyoya atıp kapıyı üzerime kilitledim. Başımı çevirip aynadaki suretimle karşı karşıya gelince kısık sesimle ufak bir çığlık attım.
Bu.. Bu aynadaki ben miydim?
Aman Allah'ım bana ne olmuştu böyle.
Darbe yediğim gözümün altında dudağıma kadar uzanan bir morluk.. Patlak ve şişmiş dudaklar.. Bitkinlikten şişmiş ve altları morarmış bir çift göz..Banyodan çıkıp o pisliğin karşısına geçerek "Eserinden memnun musun" diye haykırasım gelse de tuttum kendimi. Ayakta duramadığım için üzerimdekileri çıkarıp duş kabinine attım kendimi. Çöktüğüm yerde üzerime akan ılık suyla ferahladığımı hissediyordum. Oysaki bu kadar soğuk suyu sevmezdim ben. Üzerime akan suyu sıcacık haliyle severdim. Suyum ılıklaştığında ürperirdim. Şimdi ise soğuk sayılacak derecede ılık su bedenimden akıyordu.
"Çıkmayacak mısın artık?"
Kapının tıklanmasıyla Ömer'in sesini duyduğumda tepki vermemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...