Odadan çıkıp alt kata indiğimizde sofra çoktan kurulmuş bizi bekliyorlardı. Yabancı bir evde, tanımadığım insanların içinde tuhaf hissediyordum kendimi. Özellikle Bekir ağadan çekiniyordum. Sofraya gitmek istemesem de Ömer'in ısrarıyla gitmiştim.
İlk defa orda gördüğüm yirmili yaşlardaki genç Ömer'in kardeşi Harunmuş. Beni çok sıcak karşılamıştı. "Hoşgeldin yenge." Diyerek ayağa kalkmıştı.
El öptükten sonra Ömer geçip yerine oturduğunda ben çekinip geri durmuştum. Gülsüm hanımın uyarısıyla sofraya oturacakken arkadan gelen Sultan hanımın sesiyle olduğum yerde durdum.
"Başındaki nedir öyle? Gelin misin, yasta mısın karaları bağlamışsın."
İlk günlerde beyaz bağlamam gerekiyormuş. Bekir ağanın kızmasıyla susmuştu."Yemeğini ye şimdi. Sonra değiştirirsin." Uyarısıyla sofraya oturmuştum. Bekir ağanın karşısında zorla yemeye çalışınca durumu farkedip sofradan erken kalkmıştı. Yine Sultan hanım söylenmeye başlamıştı.
"Adamın lokmasını da boğazına dizdin. Biz, kayınbabamızın yanında konuşmaya bile utanırdık. Şimdiki gelinlerde utanma kalmamış. Adam utanıp kalktı."
Bekir ağayı bilmem ama benim ilk günden lokmalarım boğazıma dizilmişti bu evde. Sultan hanım, daha ilk günden bana bu evi zehir edeceğini belli etmişti. Bana olan kininin sebebini anlayamıyordum. Herkes doymuş sofradan kalkarken sofrayı toplamak için elimi attığımda uyarılmıştım yine.
"O senin işin değil. Bırak elindekini."
Yediğim sofrayı başkasının toplaması tuhaf gelmişti. Alışık değildim böyle şeylere.Ömer evden çıkarken Gülsüm ananın "Kocanı kapıya kadar uğurla" demesiyle Ömer'le birlikte kapıya kadar çıktım. Kapıdan çıkacakken arkasını dönüp yüzüme baktı.
"Bir isteğin var mı?"
"Yok." Diyerek başımı eğdim.
"Evde rahat ol. Burası artık senin evin. Kimseden çekinme. Aç bırakma kendini. Bir isteğin olursa anam var, yardımcılar var. Onlardan çekineceğin birşey olursa beni ara. Ben varım. Kocan."
Son sözünü bastırarak söylemişti. Arabasına doğru giderken tekrar dönüp bana bakmış, gülümsemişti. Davranışlarına anlam veremiyordum.
Evde erkek kalmamış, hepsi birlikte çıkmıştı. Daha eşimin ne iş yaptığını bile bilmiyordum. Üst kata çıkmış önce ilacımı içmiş sonra başımdaki tülbenti değiştirip odamı toplamıştım. Önce yaşayacağım evi tanımalıydım ama çok büyüktü ev. Üst katı gezmeye gerek yoktu. Sanırım hepsi yatak odalarıydı. En üstte kocaman balkonu olan teras katı vardı. Giriş katını gezmiş, en son mutfağa girdiğimde oturmuştum. Üç tane yardımcı vardı. Hatice abla mutfağı toplarken yardım etmek istesem de engel olmuştu. Kızı Şeyma ve görümcesi Zişan'la birlikte çalışıyorlardı. Evin bahçe katında ailece yaşıyorlardı. Şeyma mutfağa gelip Gülsüm hanımın beni aradığını söyleyince kalkıp salona gittim. Tek başına oturuyordu. Başımdaki beyaz leçeği görünce sevinmişti. Sanırım bu ailede söz dinlemeyen, asi bir kız olarak tanınmıştım.
"Gel otur kızım." Demesiyle yanına oturdum.
"Kızım sen Sultan ananın dediklerine aldırma. Karşılık vermeye kalkma ki sana zıt gitmesin. Merak etme ağam uyardı onu."
Zıt gitmek ne demek adeta düşmanıymışım gibi bakıyordu bana."Ömerle aranız nasıl?" sorusuyla başımı eğmiş "İyii" diyebilmiştim.
"Ömer sinirlidir. O sinirliyken sen sakin dur. Dün baya zor geçmiş sizin için halinizden belli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...