Bu bölümü okurken Canfeza'dan 'Hoşgeldin' dinlenir..
Ömer'in karnımdaki elinin titrediğini hissedebiliyordum.
"Ba..baba.. ben.." Eli karnımda gezerken yüzünde şaşkın bir gülümseme vardı. Hala inanamıyordu.
"Bizim bebeğimiz mi olacak? Ben baba mı olacağım?"
Bir süre şaşkın halini seyrettikten sonra yerimden kalkıp saçına öpücük kondurdum.
"Bebeğimiz değil bebeklerimiz. İki can var burda babasını bekleyen. Elini tutarak gitmene engel oldular. Kızımızın değil, bizim ihtiyacımız var sana. Sakın bizi bırakıp gitme."
"İki mi? İkiz? Bebekler!"
Ömer'in vücuduna bağlı cihazın sesi hızlanınca bir anda neye uğradığımı şaşırdım. Heyecanımın yerini telaş sararken panikle bağırdım.
"Neler oluyor? Ömer iyi misin?"
Benim panikli halime rağmen Ömer gülümsemeye çalışıyordu fakat acı çektiği her halinden belliydi. Bir anda kapının açılmasıyla hemşire girdi içeri.
"Hastamızı yalnız bırakın lütfen. Bu kadar yeter."
"Neler oluyor. Kötü birşey yok değil mi?"
"Kötü birşey yok ama hastamıza zarar veriyorsunuz şu anda. Heyecanlanması yasak. Çıkar mısınız dışarı." Diye sitem eden hemşirenin sesiyle mecburen çıktım odadan. Kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde herkes başıma toplanmıştı.
"Ömer nasıl?"
"Ağrısı var mı?"
"Konuşabiliyor mu?"
Sorular ardarda gelirken heyecandan konuşamıyordum. Hala o korku üzerimdeydi.
"İyi." Diyebilmiştim sadece. İyiydi Ömer. İyiydik. Daha iyi olacaktık. Bundan sonra ne olursa olsun bırakmayacaktım onu. Ayrılık acısını bu kadar derinden yaşamışken artık Ömer'siz yapamazdım ben. Hemşire odadan çıktığında bir sorun olmadığını söyleyince rahatlamıştım.
Birkaç saat sonra Gülsüm ana da girmişti Ömer'in yanına. Ömer beni istediği halde Gülsüm ananın girmesini engellediğim için bu kez onun girmesi için ısrar etmiştim. Bir an önce yanına gitmek için sabırsızlanıyordum.
Odadan çıktığında Gülsüm ananın da yüzünde hem hüzün hem mutluluk hakimdi. Ömer'in iyi olduğunu görmüştü. Onu daha mutlu etmenin zamanı gelmişti. Etrafı boşalınca yanına gidip oturdum. Onla eskisi kadar yakın olmak istiyordum.
"Ömer iyi miydi anne?" Diye sorunca gözleri parlamıştı.
"Çok şükür iyi. Ağrısı vardı ama buna da şükür. Rabbim onu bize bağışladı."
"Rabbim onu evlatlarına bağışladı." Dediğimde gülümseyip başımı eğmiştim. Gülsüm ananın yüzüne bakamasam da yüzündeki ifadeyi tahmin edebiliyordum.
"Evlatları mı?" Derken ses tonunda şaşkınlık ve heyecan vardı.
"Hamileyim anne. İkizlerim olacak."
Bir sürelik sessizlik oluşunca başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gülümseyen gözlerinden yaşlar akıyordu.
"Hamile misin? Hemde ikiz."
Kollarını boynuma sarınca sımsıkı sarıldım ona.
"Rabbime binlerce şükürler olsun. Sonunda yüzümüz gülecek." Boynuma sardığı kollarını gevşetip geri çekilince gözgöze geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...