Daha aileme hamileliğimi söylememiştim. Muayene olmadan haber vermek istemedim. Artık anneme torunu olacağı müjdesini verme zamanı gelmişti. Çok sevineceğine emindim.
Düşüncemde yanılmamıştım. Annem hamileliğimi öğrenince sevinçten havalara uçmuştu. O sırada orda bulunan ablam da çok mutlu olmuştu aldığı haber karşısında. Ablamı o konuda kıskanmıştım. İstediği zaman annemi görmeye gidebiliyordu. Birkaç hafta sonra yanıma geleceklerdi. Ne kadar yanıma gelmeye niyetlenseler mutlaka bir engel çıkıyordu önlerine. Düğünümde yanımda olamamışlardı ama mevlidimde yanımda olmalarını çok isterdim. Onları üzmemek için isteğimi söyleyememiştim.
Anneme evliliğimin yolunda gittiğini söylesem de baştan beri ters giden birşeyler olduğunun farkındaydı. Hakan öldüğü gün ona söylediklerim korkutmuştu onu. Bu eve ait olmadığımı ve Ömer'e mecbur olmadığımı söylemiştim. Bunun üstüne bir de Fatih anneme gidip hergün dayak yediğimi ve kaçmak için çabaladığımı söylemiş beni burdan kurtarmaları için yalvarmıştı. Kendisi başarılı olamayınca aileme anlatmıştı hakkımda duyduklarını. Onları zor ikna etmiştim ama annem pek ikna olmuşa benzemiyordu.
Duş alıp dinlendikten sonra aşağı inmek için odadan çıktım. Ömer uyuyakalmıştı. Evdekilere de fazla görünmemiştim bugün. Su içmek için mutfağa girecekken içerden gelen Zişan'ın sesini duymamla kapıda kalmıştım.
"İstemiyorum onu abi. Ne olur yakma beni."
Duyduğum tokat sesiyle "Ayy" diye bağırdığımda kapıda olduğumu farketmişlerdi. Yarı açık kapıdan içeri girdiğimde elini yanağına kapatan Zişan'la abisinin bakışları bana çevrilmişti.
"Buyrun hanımım birşey mi vardı?"
"Neler oluyor burda. Neden vuruyorsun o kıza."
Öfkeli bakışımla konuştuğumda Zişan abisinin elinden kurtulup yüzüme bakmadan mutfaktan çıkmıştı.
"Amcamın oğluyla söz kestik bugün ama o benim sözümü hiçe sayıyor."
Duyduklarımla kan beynime sıçramıştı
"Sen nasıl bir adamsın ya. Hem kızı zorla veriyorsun hem de vuruyorsun. O size rahmetli anne bananızın emaneti. Evlenecek olan, hayatı yaşayacak sen değilsin, o. Kızın rızası olmadan nasıl evlendirmeye kalkarsın."
"Ben kardeşimin mutluluğunu sizden çok düşünürüm. Yakup iyi biri. Durumları da iyi. Zişan orda rahat bir hayat sürer. Böyle yıllarca bizim gibi el kapısında sürünsün mü. Hemde aileden biri..:"
"Sevmediği biriyle ömür geçirmektense bırak sürünsün. Kızın rızası olmadan evlendiremezsin."
Mustafa abinin cevap vermesine fırsat vermeden en alt kata inip Zişan'ın kaldığı odanın kapısını çalmıştım.
"Gidin başımdan rahat bırakın beni."
Şuan yalnız kalması onun için iyi olsa da onu rahatlatmam lazımdı. Zişan'ın isteği dışında bir evlilik yapmasına izin vermezdim. Benim başıma geldiği için ne kadar zor bir durum olduğunu biliyordum. Gerekirse Ömer'den yardım isteyecektim bu konuda.
"Zişan açar mısın konuşmamız lazım."
Kapının bir anda sertçe açılmasıyla irkilmiştim. Zişan kızaran gözleriyle bana adeta nefret kusuyordu.
"Ne var ne istiyorsun?"
Zişan'ın benle bu tarz konuşması şaşırtmıştı beni. Ben sadece ona yardım etmeye çalışıyordum. Ve elimden geleni yapacaktım. Zişan'ın sert bakışına alışmıştım ama ilk kez bu tarz konuşuyordu benle. Gerçi pek konuştuğu söylenemez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...