Sorduğu soruya cevap bile veremiyordum. Hiçbir planım yoktu. Ayrılmak için diretecektim. Kabul etmezdi ama zorlayıp kabul ettirecektim. Bu kadar çabuk beklemiyordum. Hele ki bu soruyu hiç beklemiyordum.
"Çok safsın."
Ömer'in sesi beni daldığım düşüncelerden sıyırırken anlamsız bakışlarımı Ömer'e çevirdim.
"Ne?"
"Safsın diyorum."
Ben hala ne demek istediğini anlamaya çalışırken dudağıma bir öpücük kondurup alnını alnıma birleştirmişti.
"Benim seni bırakabileceğimi düşünecek kadar safsın."
Yüzümü iki elinin arasına alıp alnımdan öperken bir damla yaş süzüldü yanağıma. Yine sebepsiz yere duygulanmıştım. Neden böyle aşırı duygusal olmuştum anlam veremiyordum. Normalde de duygusaldım ama aşırı hassas olmuştum. Ömer eline damlayan yaşımı yüzümden silerken gözlerime bakıp gülümsüyordu.
"Ben çok ciddiyim. Gitmek istiyorum. Ama sen işin dalgasındasın."
"Ben de çok ciddiyim. Bırakmam seni. Sadece seni denemek istedim. Ama bu kadarını da beklemiyordum. Resmen kahroldun."
Son sözleri, sinirimi bozmuştu. Benle oyun oynamış şimdi ise dalga geçiyordu.
"Kahrolmadım, sadece şaşırdım. Yani.. Bu cevabı beklemiyordum."
Konuşurken eğdiğim başımı parmağıyla kaldırıp gözlerini gözlerime kilitlemişti.
"Ben seni bıraksam da sen gitmezsin artık. Gidemezsin. Çünkü bana aitsin artık. Kopamazsın benden."
İtiraz edememiştim. Sadece sessizce gözlerine bakıyordum. Haklıydı.. Gidememiştim.. Kaçma fırsatı elime geçmişken Şule'nin evine gitmiş, akşam olunca eve dönmeye karar vermiştim. Ömer gelmeseydi de zaten ben eve dönecektim.
Elini çenemden çekip elimi tutarken başını omzuma yaslamıştı. Her zaman beni göğsüne sararken bu kez kendisi sığınmıştı bana. O her defasında saçımı okşayıp öperken ben ona karşı tepkisiz kalmıştım. Elimi eline alarak avuç içini öpmüş sonra yanağına dayamıştı. Evet.. O da şefkat bekliyordu. Küçük bir çocuk gibi biraz daha sokulmuştu göğsüme. Yanağına yapıştırdığı elimi kımıldatmadan öylece tutmuştum. Hiç vazgeçemediği kirli sakalları elime batarken ne geri çekmiştim elimi ne de yüzünü okşamıştım.
"Seni asla bırakmam meleğim. Bırakamam. Ben.. Ben seni çok seviyorum."
"Senin sevgin beni yıpratıyor. Gün geçtikçe tükeniyorum."
Boğuk çıkan sesimle söylediğim sözü cevapsız bırakmıştı. Elinde olan elimi daha sıkı sarmıştı. Şuan annesinden şefkat bekleyen küçük bir çocuk gibi masum duruyordu. Ne olurdu hep böyle kalsaydı. Beni sevdiğini söylüyordu. Sevgisini bazen böyle gösteriyordu. Bazen de kırıp döküyordu. Beni öyle sahiplenmeye çalışıyordu. Ve kırıp dökerken yüreğimi de yaralıyordu.
Bir yüreğe iki sevgi sığar mı? Ömer beni böyle severken ona sevgisini nasıl gösteriyordu acaba. Onu da yıprattığı belliydi. Belki benden daha fazla yıpratıyordu onu.
Aramızdaki tek sorun oydu. Sevda olmasaydı.. O olmasaydı biz Ömerle mutlu olurduk. Belki farklı sorunlarımız da olurdu ama aşabilirdik hepsini. Zıt karakterlerde olsak ta zıt kutuplar birbirini çekerdi her zaman.
Sevda'yı ilk duyduğumda ikisini masum bir aşk yaşıyor sanmış Sevda için üzülmüştüm. Gözümde ilk olarak masum temiz bir köylü kızı canlanmıştı. İstemeyerek te olsa aralarına girdiğim için kendime kızıyor sevenleri ayıracağım için kahroluyordum. Fakat zaman geçtikçe ikisinin de hiç masum olmadıklarını anlamıştım. Belki de aralarında sadece seksüel bir ilişki vardı. Ömer'in Sevda'ya olan sevgisinden şüpheliydim. Şimdiye kadar Ömer'e Sevda'dan ayrılması için baskı yapmamıştım. Ama bundan sonra tepkimi iyice gösterecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...