Akşam olmuş Ömerle babası gelmişlerdi. Moralimin bozukluğunu Ömer farketmişti. Neyim olduğunu sorduğunda yok birşey deyip geçiştirmiştim.
Bir hafta içinde hiç gitmemişti o kadına. Telefonla da hiç konuşmamıştı.
Yemekten sonra dış kapının açılmasıyla Mihriban girdi içeri. Düğünden sonra ilk kez gelmişti. Onu gürdüğüme sevinmiştim. Onun yanında diğer misafirlere yaptığım gibi kendimi kasmama gerek yoktu sanırım. Ayakta karşılamış sıkıca sarılmıştık birbirimize. O sırada Serhat girdi içeri. Selam verip yanımıza oturdu. Ben daha onun rahatça gelip oturmasının şaşkınlığını yaşarken Mihriban'ın kucağındaki çocuğunun "baba" diyerek Serhat'ın kucağına gitmesiyle şaşkınlığım artmıştı. Serhat Mihriban'ın eşi miydi? Nasıl olur da böyle bir aile kızlarını şoförle evlendirir? Demek ki Serhat'ın bana karşı olan cüreti, aileye karşı rahat tavrı burdan geliyordu.
Mihriban'ın gelmesi iyi olmuştu. Odanın bir köşesinde keyifli bir muhabbet etmiştik. Tabi burda eskisi gibi rahat konuşup gülmem mümkün değildi. Arada bir Ömer'in bana baktığını farkediyordum.
Gitmek için ayaklandıklarında onları kapıya kadar uğurlamış tekrar gelmeleri için ısrar etmiştim. İçeri girdiğimde Sultan ana yine suratını asmış söyleniyordu.
"Biz yeni gelinken büyüklerimizin karşısında ağzımızı bile açmazdık. Şimdiki gelinlerde edep kalmamış. Büyüklerinin karşısında şamata yapıyorlar."
Ben edepsiz değildim ki. Mihribanla fısıltıyla konuşmuş, sessizce gülümsemiştim konuşurken. Her defasında kendi yaşantısıyla beni kıyaslamaktan sıkılmıyordu. Bekir ağa, onun karşısında rahat olmam için bana sıcak davrandığı halde hep çekingen davranıyordum yanında. Buna rağmen Sultan ananın dilinden kurtulamıyordum. Ağzımı açıp cevap verecekken Ömer ayaklanmıştı.
"Hadi yukarı çıkalım." Demesiyle susup peşinden odaya çıkmıştım.
"Ben edebi de nerde nasıl davranacağımı da iyi biliyorum."
Öfkeyle mırıldanarak içeri girdiğimde Ömer beni sakinleştirmişti."Tamam sakin ol. Onun huyu böyle ne yapalım. Yıllardır anama da böyle davranıyor. Sen de alışırsın zamanla."
"Alışmak mı? Alışırım tabi. Senin sevgisizliğine alıştığım gibi ona da alışırım." Konuşurken boğazım düğümlenmiş, gözlerim dolmuştu. Ömer'in karşısında ağlamak istemiyordum. Ömer konuşacağı sırada fırsat vermeden kendimi banyoya atıp sakinleşmeye çalıştım. Abdest alıp namaz kılınca ferahlamıştım biraz.
Yatağa girdiğimde tekrar konuyu açmasına fırsat vermemiştim. Mihriban aklıma takılmıştı. Sözüme alınır diye ona soramamıştım. Hemen aklımdaki soruların cevabını bulmalıydım.
"Mihriban'ın Serhatla evli olmasına çok şaşırdım. Nasıl kızınızı bir şoföre verdiniz."
Bunu Serhat'ı küçümseme amaçlı söylememiştim."Serhat sadece şoförüm değil. Sağ kolum, can dostum , çocukluk arkadaşım."
"Nasıl yani?"
"Biz Serhatla çocukluktan beri can dostuyuz. Yanımızda çalışmıyordu o zamanlar. Devamlı buraya gelirdi. Birgün Mihribanla konuşurken yakaladım. Onu sevdiğini söylüyordu. Ben, Serhat'a tokat atıp kovdum evden. Mihriban'ın suçu yokmuş orda öğrenmiş Serhat'ın ona olan aşkını. Bir süre Serhatla konuşmadım. Birgün karşıma dikildi. Mihriban'ı sevdiğini, niyetinin kötü olmadığını, ogün orda Mihriban'a niyetini anlatıp evlenmek için rızasını almaya geldiğini filan anlattı. Mihriban'a sordum onun da gönlü varmış Serhatta. İkisi de benim için çok kıymetlidir. Sevdalarına karşı çıkamadım. Babamları ikna edip evlendirdik. Sonra Serhat'ı yanıma aldım. Onun işe, benim de onun gibi birine ihtiyacım vardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
DuchoweBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...