BEDEL 74 *AYRILIK*

64.5K 3.1K 355
                                    

Bölüme özel şiir: Yusuf Hayaloğlu/ Hangi ayrılık.
Dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Bölümü özetleyen bir şiir..

ÖMER'İN AĞZINDAN

Sekiz gün.. Elif'imin sesini, nefesini, kokusunu duymadan, ölü gibi yaşadığım koskoca sekiz gün. Yüz doksan saat, binlerce dakika, yüz binlerce saniye. Elif'im olmadan aldığım binlerce nefes.

Hayat nefes almaktan mı ibarettir sadece? Peki ya her aldığın nefes yüreğini daraltıyorsa ne anlamı vardıki.

Elif'im gitmişti.. Ardında kalanın yüreğinde kıyametler koparıp gitmişti. Ardına bakmadan, birşey demeden gitmişti. Attığı her adım biraz daha uzaklaştırmıştı onu benden. Hiç canı acımamış mıydı giderken? Uğruna öldüğüm gözlerinden yaşlar süzülmemiş miydi? Ardında bir ceset bıraktığının farkında değil miydi?

"O kadın bu eve geldiği gün ben giderim." Diye defalarca uyarmasını ciddiye almamıştım. Sevda bu eve gelmeyecekti. Elif'im gitmeyecekti. Gidemezdi.

"Nerdesin Elif'im? Nerdesin gül yüzlüm, canbakışlım? Bir haber, bir ses ver. Sen gelme, ben geleyim sana. Nerde mutluysan birlikte mutlu olalım. Seni benden koparan herşeyden ben de kopayım. Evim sensin, vatanım sensin, sıcacık yuvam sensin. Nefes alamıyorum sensiz. Sensiz aldığım her nefes canımı yakıyor. Hani bizim yüreğimiz bir atardı. Benim yüreğim böyle yanarken sen hissetmiyor musun? Senin de yüreğin acımıyor mu? Dinleseydin be.. Bir kez olsun önce beni dinleseydin."

Yine resmine sarıldım bu gece. Bana gülümseyen resmine. Elif'imin sıcaklığı yoktu resimde. Sesi, nefesi yoktu. Evin heryerinde onun izleri varken o hiçbir yerde yoktu. Ne odamda ne de yatağımda. Boş kalmıştı yatağımız o gittiğinden beri. Elif'im olmadan nasıl girerdim o yatağa. Nasıl sarılırdım buz gibi yorgana. Saçlarının kokusunun sindiği yastığa koydum başımı. Zaman geçtikçe siliniyordu kokusu. Sevdiğime ait herşey böyle yavaş yavaş silinir miydi? Silinmesin hiç birşey.

Kapının açılma sesiyle uzandığım koltuktan doğruldum. Yine anam gelmişti halimi sormaya. Şefkatli elleri saçımda dolaşırken elini tutup kendime çekerek öptüm. Benim kadar o da yıpranmıştı.

"Oğlum bir de biz gidelim İstanbul'a. Ailesiyle konuşalım. Belki senden saklıyorlardır. Biz ikna ederiz onları."

"Yok ana yok. Onlar da arıyorlar. Bir haber alırlarsa bana söylesinler diye yalvardım. Kapılarına adam diktim. Polis bile arıyor ama yok. Yer yarıldı içine mi girdi. Nerde bu nerde. Öldüyse de ölüsünü..."

"Oğlum sus! O nasıl laf öyle. Elif'in inadını bilmez misin sen? Ayrı kalamaz senden. Yapamaz başka yerde, çıkar gelir yakında. Ama sen güçlü ol. Toparla kendini. Kalk yatağına geç. Kaç gündür mahvoldun koltukta yatmaktan."

"Elif'im şimdi nerde yatıyordur? Belki sokaktadır, eminim üşüyordur. Onun ne halde olduğunu bilmezken nasıl yatarım o yatakta ben?"

Annemin telefonunun çalmasıyla Elif'in annesinin aradığını görünce annemden önce davranıp açtım telefonu. Her çalan telefon bir umuttu benim için.

"Elif'ten haber mi var ana? Nolur güzel bir haber ver."

Sesimi duyunca bir süre sessiz kaldı telefonda. Elif'le aramızda geçen herşeyi öğrenmişti. Kırgındı bana, fazlasıyla kızgındı.

"Yok.. Ben de sizde haber var mı diye aradım."

Cevap veremedim, sessiz kaldım karşısında. Aklıma gelen kötü ihtimalleri dile getiremiyordum.

"Kızımın başına birşey gelirse bunun bedelini çok ağır ödersin ağa. Bir sene içinde kızımı mahvettin. Asıl suç benim. İlk gelmek istediğinde kabul edip vermeyecektim onu sana. Bir kez kapımı kapattım diye bir daha çalmadı kapımı. Allah bilir nerde şimdi, ne halde."

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin