Sert çıkışımla Fatih'in yüzündeki gülümseme bir anda solmuştu.
"Elif'im.. Ne hale gelmişsin böyle. Çok mu eziyet ediyorlar sana? Yüzün.. Yüzünde ne var? Neden saklıyorsun?"
"Ne saçmalıyorsun sen. Kimse bana eziyet etmiyor. Eşimle ailemle mutluyum ben anladın mı. Ayrıca yüzümü tanınmamak için kapattım."
Çeneme sarılı şalı geri çekince Fatih'in gözleri dolmuş sesi titremeye başlamıştı. Buraya gelme cesaretini nerden bulmuştu hala anlayamıyordum.
O bana adım atmayı denedikçe ben daha geri giderek uzaklaşıyordum ondan. Tedirgindim. Devamlı etrafı kolaçan ediyordum.
"Yalan söyleme Elif. Hergün kocan olacak heriften dayak yediğini biliyorum. Defalarca ondan kaçmaya çalışmışsın. Ben seni almaya geldim. İmkanın varken gel benle. Seni her halinle kabul ederim. Seni unutamıyorum. Sensiz yapamıyorum ben."
Sözleri beni hayrete düşürmüştü. Biri onu fena halde doldurup başıma yollamıştı. Ellerini bana uzatıp yalvarır ses tonuyla söylemişti son cümlelerini. Onun aksine ben öfke doluydum.
"Seni kim doldurdu böyle? Kim gönderdi seni buraya? Kim ne dediyse yalan söylemiş. Bak, altımdaki arabayı görüyor musun? Kaçmak isteseydim sana ihtiyacım olmazdı. Ben serbestim burda rahatım. Eşimle de çok mutluyum. Üstelik bir bebeğimiz olacak. Şimdi git burdan ve arkana bile bakma. Birazcık şerefin haysiyetin varsa evli hamile bir kadının peşinden koşmazsın."
Konuştuğum sırada bana doğru adım atarken ben geri adım atıp aramızdaki mesafeyi kapatmamaya çalışıyordum. Arabanın kapısının çarpma sesiyle kafamı bir anda arabaya çevirmiştim. Serhat'ın gözlerini öfke bürümüş halde yanımıza hızlı adımlarla geliyordu. Yanımıza geldiği anda yumruğunu Fatih'in suratına geçirmesiyle Fatih sendelemişti. Serhat iki eliyle Fatih'in yakasından tutmuş sarsıyordu.
"Ulan şerefsiz utanmıyor musun buralara gelip evli kadına musallat olmaya. Sen kimle uğraştığını sanıyorsun."
Serhat'ın koluna yapışmış engel olmaya çalışmıştım ama faydası yoktu. Serhat'ın öfkesi dinmek bilmiyordu.
"Siz benim sevdiğim kızı elimden aldınız. Zorla ayırdınız bizi. Elif beni seviyordu onu değil."
Serhat'a vuracağı sırada kolunu tutarak engel olmaya çalıştım.
"Dur ne yapıyorsun."
Fatih, yüzüme bakınca Serhat ona ikinci yumruğunu geçirip yere düşürmüştü.
"Yenge sen arabaya geç."
İtiraz etmem üzerine sesi daha öfkeli çıkmıştı.
"Arabaya bin diyorum sana."
Bu karşımdakinin Serhat olduğuna inanamıyordum. Bana bile bağıracak kadar gözü dönmüştü. Bana bağırdığı sırada Fatih ayağa kalkıp Serhat'ın suratına yumruğunu geçirmişti.
"Yeter artık yeter. Durun artık ne olur."
Haykırışımla ikisi birden durup bana bakmıştı.
"Fatih yeter artık defol git burdan. Evimden, ailemden, mutluluğumdan uzak dur."
Arkamı dönüp arabaya doğru yürüdüm.
"Serhat beni eve götür."
Serhat'a baktığımda bir bana bir de Fatih'e bakmıştı.
"Serhat. Sana diyorum."
Serhat bana doğru adım atarken birden arkasını dönüp parmağını Fatih'e doğru sallamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
EspiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...