Tuttuğum nefesimi serbest bırakıp hışımla arkamı döndüğümde sırıtan suratıyla karşılaştım. Kendimi toparlayıp iki adım gerilemiştim.
"Ne işin var senin burda?"
Sırıtmasını biraz daha arttırmış ukala bir tavırla yüzümün her detayını ezberlercesine inceliyordu yüzümü.
"Kıymetli ağamız yine hastalanmış. Bir ziyaret edeyim dedim."
Alaycı tavırla konuşması iyice sinirimi bozuyordu. Ömer'i ziyarete gelmediği belliydi.
"Kocam yatıyor. Uyandığında geldiğini söylerim."
Kocam deyişimle yüzünün şekli değişmişti. Arkamı dönüp yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldiğimde konuşmasıyla olduğum yerde durdum.
"Kocan ha. Ne mide var sende de. Yakında Sevdayla aynı evi de paylaşırsın sen. Hatta aynı odayı. Kocanı paylaştığın gibi."
Öfkemden dişlerimi sıksam da bunu ona belli etmemeye çalışmıştım. Ani bir hareketle başımı çevirip suratına küçümser tavırla baktım.
"Senden kurtulmanın bedeli buysa buna da razıyım."
Yüzündeki sırıtması tamamen kaybolmuş, yerine öfke hakim olmuştu. Elini uzattığı gibi koluma yapışmış, kalın parmakları pazumu tüm gücüyle sıkıyordu. Ağzımdan çıkan inlemeyle yüzümü buruşturup etrafıma bakındım. Az önce yanımda olan Şeyma ortalıkta yoktu.
"Benim olsaydın bunlara razı olmayacaktın. Dayak yemezdin, el üstünde tutardım seni. Evimin hanımı olurdun."
Başımı çevirip yüzüne tükürmek istesem de onla gözgöze gelmemek için başımı ona çevirip bakmadım.
"Senin elinde hanım olmaktansa kocama kölelik..."
"Çek lan o elini karımın üstünden."
Ömer'in sesiyle içime sevinç dolmuştu. Ters tarafa bakan başımı çevirmeye kalmadan duyduğum yumruk sesiyle sendeleyen Kasım, parmaklarını gevşetmişti mecburen. Kurtulan kolumun acısıyla canım yanarken diğer elimle refleks olarak kolumu ovmuştum. Ömer'in yumrukları ardarda Kasım'ın yüzüne inerken Ömer'in kolunu tutarak engel olmaya çalışmıştım. O pisliğe değil Ömer'e acıyordum.
Bir anda Ömer'in göğsüne sığınmıştım. İkinci kez beni ondan kurtarmıştı. İlkinde tanımadığı bir kızı kurtarırken yumuşak davranmıştı fakat şimdi durum çok farklıydı. Karısını, taciz eden adamdan korumuş, bütün öfkesini yumruğuyla onun suratına savurmuştu.
Küçük bir kız çocuğunun korkup babasına sığındığı gibi başımı boynuna gömüp ona sığınmış, tir tir titriyordum. Tek elini boynuma sarıp başımdan öpmüştü.
"Yukarı çık hadi."
Sığınağımdan ayrılmak istemiyordum. Daha sıkı sokulmuştum göğsüne.
"Şeyma, Elif'i yukarı götür."
Şeyma kolumdan tutarak beni Ömer'in göğsünden ayırırken başımı kaldırıp Ömer'in yüzüne bakmıştım. Öfkeli bakışlarını o pislik herife dikmiş göğüs kafesi hızla inip çıkıyordu.
"Bu elinle mi dokundun ona? Benim olana elini sürenin ..."
Ömer küfürleri savururken merdivenlerde bir an için duraksamıştım ama onlara bakmaya cesaretim yoktu.
Odamdaki koltuğa oturduğumda Şeyma bir bardak su içirmiş, başımdaki leçeği çıkarmıştı. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu fakat korkudan titreyişime engel olamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...