BEDEL 37 *SENİ SEVİYORUM BAŞ BELASI*

99.9K 4.3K 418
                                    

Multimedya: SERHAT

Sevda'yı görmemle moralim yerle bir olsa da ona belli etmemek için mimiklerimi zorlayıp elimden geldiğince keyifli görünmeye çalışmıştım. Bundan sonra eski Elif olmayacaktı karşılarında. Çok fazla taviz vermiştim onlara. Ömer'e tepkimi göstermek için çok geç kalmıştım. O yüzden Ömer'in umrunda bile değildim. Onun tek istediği ikimize birden sahip olup kullanmaktı. Ne kadar yıprandığımı görmüyordu bile. Gitmeme engel oluşu bile gururundandı. O Ömer ağaydı. Karısının onu terk ettiği duyulduğunda onuru kırılacaktı. Adı lekelenecekti. Onların tabiriyle rezil olacaktı. Bana olan sevgi gösterileri de hep bundandı.

Sevda yaptığı aşırı makyajla yüzündeki hasarları kapatmamış hatta onu çirkin göstermişti. Ömer'e bakarak cevap vermişti.

"Kapıyı çaldım ama duymadınız galiba. Ben.. Geç kaldım.. Özür dilerim."

Ağzından çıkan sözleri zorla toparladıktan sonra kapıyı sertçe kapatıp çıkmıştı. Ömer, önümdeki kağıtları toparlayıp oturduğum sandalyeyi geri çekmişti.

"Artık yerime oturabilir miyim patroniçem. Asistanım geldiğine göre işini ona devredeyim."

Yerimden kalkıp Ömer'in karşısındaki sandalyeye oturduğumda Ömer Sevda'yı çağırmak için telefondaki düğmeye basmıştı. Çok geçmeden kapı çalınmış birkaç saniye sonra kapı açıldığında Sevda asık suratıyla içeri girmişti.

"Al şunları tamamla. Düzenlemelere dikkat et hata olmasın."

Ömer'in emriyle kağıtları masadan alıp çıkmıştı. Onla aynı ortamda olmak sinirimi bozuyordu. Ömer'in onla gün boyu aynı yerde olduğunu düşünmek ise çıldırtıyordu beni. Yanımda iş hakkında bile onla konuşmasına tahammül edememiştim. Elimde tuttuğum minicik kağıt parçasını onlarca parçaya bölerek hırsımı çıkarmaya çalışıyordum.

"Böyle yapacaksan bir daha buraya adım atamazsın."

Gözlerimi kırpıştırarak biriken yaşları kurutup eğdiğim başımı kaldırmış gözlerimi Ömer'e çevirmiştim.

"Kalkıp burda onun saçını başını yolsam, hakaretler etsem, rezalet çıkarsam gelmeme izin verir misiniz sayın ağam."

"Sen bunları yapamayacak kadar edepli, olgun birisin. Ben senin böyle üzülüp kendi kendini yemene dayanamıyorum."

Yumruğumu yanımdaki masaya vurup ayağa kalktım.

"Madem dayanamıyorsun o halde beni üzmekten vazgeç. O kadınla aynı ortamda çalışmanı istemiyorum. Gönder onu burdan."

Bu kez ayağa kalkan Ömer olmuştu.

"Burda ciddi bir iş yapıyoruz. Ve yaptığımız iş kadın kaprisini kaldıramayacak kadar önemli."

"Nasıl ciddi çalıştığınızı gördüm. Asistanın, sevgilin olma inisiyatifini kullanıp istediği saatte işe geliyor. Ve patronunun suratına kapıyı çarpıp çıkıyor."

Ömer cevap vereceği sırada kapı çalınmış bir süre sonra Serhat selam vererek içeri girmişti. Gergin olduğumuzu farkedince içeri girdiğine pişman olmuş gibiydi.

"Elif'i eve bırak."

Serhat başıyla onaylayıp benden önce çıkarken ben de arkasından kapıya yönelmiştim. Ömer yanıma gelip kapıyı kapatmış kollarını belime sarmıştı.

"Eve git dinlen şimdi. Bundan sonra kendine biraz daha dikkat et. Şu haline bak iyice zayıfladın. Yüzün çökmüş."

Bu adamı anlamak gerçekten imkansızdı. Bu hali bazen beni korkutuyordu. Öfkesini bir anda yutabilen biriydi. Gerçi burda sinirli olan bendim. Ömer sakin kalmaya çalışmıştı. Bedenimi sıkıca sardığında yüzüm yine boynuna gömülmüştü.

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin