Ömer'i uyandırma işkencesi yine başlıyordu. Neyse ki bugün fazla uğraştırmamıştı. Her ne kadar herşeyi bir kenara bırakıp hayatıma normal seyrinde devam etsemde yapamıyordum. Ve bu da yüzüme yansıyordu.
Sofradayken elimden geldiğince iyi görünmeye çalışıyordum. Kendimi biraz olsun toparlamıştım. Bekir ağa Ömer'in gözlerinin çöktüğünü farkedince kızmaya başlamıştı.
"Bundan sonra o zıkkımı ağzına koymayacaksın. O halinle bu eve adım atmayacaksın."
"Ömer ne zamandır içmiyordu. Bu kadın oğlumu bu hale getirecek ne yaptıysa artık."
Sultan ananın sözüyle sert bakışlar onun üzerinde toplanmıştı.
"Ömer Almanya'ya gitmeden önce içki nedir bilmezdi. Kızı suçlama boşuna. Ömer bütün pisliklere orda bulaştı."
Gülsüm anayı ilk kez ona karşı gelirken gördüm. Üstelik beni savunmuştu. Kumasının düşmanca bakışlarına aldırmamıştı bile.
Ömer işe gidince odama çıkıp temizlik yapmaya karar verdim. Hergün temizleniyordu ama benim yapmadığım temizlik içime sinmiyordu. Şeyma'nın yalvarmasına aldırmamış, elektrikli süpürgeyi elinden alıp odamdan çıkarmıştım onu. Oyalanacak, kafamı dağıtacak bir şeyler arıyordum. Artık boğulduğumu hissediyordum. Odamı dip bucak temizleyip kapıyı açtığımda Şeyma kapının önünde endişeyle bekliyordu.
"Sultan hanım görürse hepimizi işten çıkarır."
Ağlamaklı söylediği söze kızmıştım.
"Korkma ben varken size birşey yapamaz. Bundan sonra odamı ben temizleyeceğim."
Evdeki yardımcıları diğerlerinden daha yakın görüyordum kendime. Fırsat buldukça onlarla sohbet ediyor, izin vermeseler de yardımcı olmaya çalışıyordum.
Yorulmuştum ama rahatlamıştım. Banyo yapıp namazımı da kılmıştım. Üç gündür uzak kalmıştım secdeme. Aslında o durumdayken namaz kılabilirdim ama kirlenmişlik duygusu sarmıştı bedenimi. Regl dönemlerimde çok özlerdim secdeyi. Rabbimden uzak kalmış gibi hissederdim kendimi. Kur'anımı da okuyunca iyice ferahlamıştım.
Alt kata indiğimde avluda oturduklarını farkedip yanlarına gitmek için kapıya yönelmişken Hatice ablanın uyarısıyla durdum.
"Hanımım, Hüsna hanımla gelini avluda."
"Hüsna hanım kim?"
"Selman ağanın karısı."
Bana oğlumun katili diyen kadındı bu. Ondan kaçacak değildim ama yüzümde hala küçük bir morluk ve dudağımın kenarında yara vardı. Odama çıkıp yüzümdeki morluğa hafif bir fondöten sürerek morluğu biraz kapatmıştım. Kapattığım anlaşılmasın diye bilerek tam kapatmamıştım.
Yanlarına ulaştığımda gülümseyerek "Hoşgeldiniz" demiştim. Bu kez terslememişti beni. Soğuk ta olsa karşılık vermişti. Gelini ise şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu. Hüsna hanım yüzümü incelerken alaycı bir tavır takınmıştı.
"Ne o şimdiden başladın mı koca dayağı yemeye?"
Sultan anayla bakışıp gülüşmeleri zoruma gitse de yüzümdeki gülümser ifadeyi hiç bozmamıştım.
"Bu evdeki kadınlar yaşlanmış olmasına rağmen hala koca dayağı yiyorsa benim de yemem normaldir. Bu ilk ve sondu. Bir daha olmayacak."
Son cümlemi sesimi sertleştirerek söylemiştim. Sultan ana mahcup bir şekilde ne diyeceğini bilemezken kardeşi dikkatlice onun yüzüne bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...