İstanbul'a yolculuk vakti gelmişti. Ömer ogün doktorla konuşurken yolculuğun sakıncası olup olmadığını sormuş, sakıncalı bir durum olmadığını öğrenince hemen bilet ayarlamış İstanbul'a. Gelişimizin diğer amacı ise İstanbul'da uzman bir doktora görünmekti. Ameliyatım için İstanbul'dan uzman bir ekip getirilmiş. Hastaneye gidip son durumumu öğrenecektim. Ayrıca bebeğim için de muayene olacaktım. Cinsiyetini burda öğrenebilirdim.
Samet'in nişanına beş gün vardı ve ben bu hazırlık aşamasında ailemin yanında olacaktım. Gitmek için Ömer'e ısrar etmemiştim ama mümkün olsa gitmeyi çok istediğimden bahsetmiştim. Umursamamış gibi görünse de umursamış meğerse.
Yola çıkmadan bir gün önce alışverişe çıkıp hem kendimiz için birşeyler almıştık hem de aileme hediye almıştım. Bu arada Ömer'i de unutmamıştım. Ona da çok şık bir saat hediye almıştım. Saatlere karşı çok ilgisi vardı. Geline de hediyeler alıp kendi çeyizimden de birkaç parça koymuş, görümce olarak güzel bir bohça hazırlamıştım. Ablam bu konuda benden geri kalmasın diye abartmamıştım.
Evdekilerle vedalaşıp yola koyulurken yolda rahatsızlanmamak için yol boyu dua etmiştim.
Bir saatlik yolculuktan sonra nihayet İstanbul'a iniş yapıyordu uçağımız. Uçak piste doğru yaklaşırken heyecanım görülmeye değerdi. Dört ay önce Ömer'in olmadığı bir kalabalık içinde ayrıldığım İstanbul'a şimdi yanımda Ömer'le dönüyordum. Uçaktan indiğimizde Samet ve amcam karşılamıştı bizi. Onlara hasretle sarılıp arabaya binmiş eve doğru yol almıştık. Yol boyu etrafıma bakındım. Ne kadar özlemişim İstanbul'u. Kimsenin sevmediği kalabalığını bile özlemiştim.
Mahalleye ulaşmadan Samet'e babamın mezarına gitmek istediğimi söylemiştim. Samet arabayı mezarlığa doğru sürerken gözlerim dolmuş ağlamamak için direnmiştim.
Ne kadar az şey yaşamıştım babamla. On bir yaşımdayken kaybetmiştim onu. Daha ölümün ne olduğunu bile tam anlamıyla bilmezken ecel en sevdiklerimden birini almıştı elimden. Sonra Nazlı'yı düşündüm. Ben ondan daha şanslıydım. En azından babamı görmüştüm. Yüzünü resimleri sayesinde unutmuyordum.
Mezarın önüne geldiğimde akmasın diye direndiğim yaşlarıma engel olamamıştım. Mezar taşının üzerine oturarak toprağını okşamış üzerindeki otları temizlemiştim. Yanımdakiler duasını okuyup arabada beklemeye başlamıştı. Çantamdan ayırmadığım Yasin cüzünü çıkarıp okumuş sonra da dertleşmiştim babamla.
"Babacığım.. Ben geldim. Kara gözlü kuzun geldi. Büyüdüm artık baba. Yanına en son geldiğimde yirmi üç yaşında bir çocuktum. Beş ay içinde büyüdüm, kadın oldum, şimdi de anne olacağım. Artık yetim bir kız çocuğu değilim baba. Yıllardır hasret kaldığım sıcaklığını, şefkatini yabancı kollarda buldum."
Ağlayışım hıçkırığa dönüşünce arabada bekleyen Ömer daha fazla dayanamamış yanıma gelip beni alarak arabaya bindirmek istemişti. Ömer'in göğsüne sığınıp muhtaç olduğum şefkati aradım. Kollarını bedenime sarıp başıma öpücük kondurduğunda aradığım sıcaklığı bulmuştum. Babam gibi olmasa da baba gibiydi.
Nihayet evime ulaştığımda içimi sevinç kaplamıştı. Arabadan indiğimde önceden yaşadığım eve baktım dışardan. Buraya gelince anlamıştım herşeyi ne kadar özlediğimi. Ömer'le birlikte binaya girerken Ömer'i ilk gördüğüm anı hayal ettim. Beni Kasım'ın tokadından kurtardığı anı. O ailedeki herkesten nefret ettiğim için o an ona da nefret dolu bakmıştım. Oysaki o benim için abi dediği adama kafa tutmuştu.
Önce babaannemi görmek için onun evine girdim. Geldiğimi gören ev halkı oraya dolmuştu. Herkesle hasret giderdikten sonra kendi evime (artık benim olmayan eve) çıkmıştık. Yaram henüz tam kapanmadığından dolayı enfeksiyon kapma riskim olduğu için annem önceden uyarmıştı ve çok kalabalık olmamıştı etrafımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...