"Yatağına geç."
Hiç beklemediğim bu söz beynime balyoz gibi inerken gözlerimi Ömer'in gözlerinden ayırmadan baktım öylece. Bir anda asık suratı düzelsin, bana gülümseyip kollarına sarsın diye bekledim ama mimiklerinde ufacık bir oynama bile yoktu. Bir yanım kalk odayı hatta bu evi terket derken bir yanım onun tenime değen sıcaklığından vazgeçmek istemiyordu. Yüreğimle gururum arasında gidip gelirken yanında kalmayı tercih ettim. Başımı göğsüne yasladığımda her zamanki gibi kollarına sarmaması canımı yaksa da sıcaklığından vazgeçemedim.
"Ben.. Özür dilerim. Seni kırmak istemedim. Yani böyle kırılacağını..."
"Yatağına geç."
Daha fazla dayanamayıp yerimden fırlamış kendimi balkona atmıştım. Bu kadarını hakedecek ne yapmıştım ki ona. Affedilmesi bu kadar zor birşey miydi bu. Uzandığım sedirde yüzümü kollarımın arasına gömmüştüm.
"Kalk yatağına gir üşüyeceksin burda."
Sesini duymamla kolumu geri çekerken onu umursamadan tekrar kollarımı yüzüme siper etmiştim.
"Kalk diyorum."
Uzandığım yerden oturmak için doğrulurken elimi tutup kalkmama yardımcı olmuştu. Elini kendime doğru çektiğim için itiraz etmeden yanıma oturmuştu. Tekrar başımı göğsüne yaslayıp üşüyen bedenimi teninin sıcaklığına gömmüştüm.
"Burası daha sıcak."
Mırıldanmamla kolunu belime sarınca dünyalar benim olmuştu. Dünyalara gerek yoktu aslında. Sadece Ömer benim olsa yeterdi bana.
"Ben seni bu kadar kıracak ne yaptım ki. Özür de diledim. Bu kadar mı zor affetmek."
"Özür dilemek her sorunu çözmüyor. Sen bu huyundan vazgeçmedikçe hep huzursuz olacağız biz. Bak şimdi bile aynı şeyi yaptın. Yatağına gir deyişimi bile yanlış anladın. Senin canın yanmasın diye yatağına gönderebileceğimi düşünmedin."
Şaşkın halde yüzüne baktım. Gerçekten beni düşündüğü için mi yatağına gir demişti. Konuşurken belimdeki kolunu gevşetmişti.
"Senin bu takıntıların yüzünden biz mutlu olamıyoruz. Birkez olsun beni dinlemeyi deneseydin bunları yaşamazdık. Düğün günü başladın böyle davranmaya ve hala aynısın. Sırf bu yüzden herşeyimizi yarım yaşıyoruz. İlk gecemizi bile yaşayamadık. Oysaki ben herşeyi çok farklı hayal etmiştim."
"Ben de çok farklı hayal etmiştim." Diyebildim sadece. Daha fazla konuşamamış yerimden kalkıp yatağıma girmiştim. Ömer bir süre sonra kalkıp birşey demeden yatağına yatmıştı. Bu durumlarda ağlamaktan nefret etsem de hamileliğin verdiği duygusallık beni ele geçirmişti. Ömer'in lafları zoruma gitmişti. Bunca şeye rağmen evlendiğine pişman olan oydu.
Uyumak üzereyken gelen mide bulantısıyla banyoya gitmiştim. Midemdekileri çıkarmak için bir süre bekleyip çıkarmaya başladım. O sırada Ömer kapıyı açmaya çalışmış fakat kilitlediğim için başaramamıştı. İçeri dalacağını tahmin ettiğim için kapıyı kilitlemiştim. Ben bir süre daha çıkmayınca bu kez kapıyı çalmaya başladı. Kendimi toparlayıp kapıyı açtığımda endişelenmişti.
"Ne oldu iyi misin?"
Kafamı hayır anlamında sallayıp yüzümü yıkamak için lavaboya dönmüştüm. Yanıma gelip yüzümü yıkamaya yardım ederken kapıyı kilitlediğim için söyleniyordu.
"Bu halinle kapıyı kilitliyorsun, ya içerde başına birşey gelseydi.
Elini belime dolayarak beni banyodan çıkarıp yatağıma uzatmıştı. Kendim yürüyebileceğimi söylediğim halde aldırmamıştı. Yatağa uzandığımda titrediğimi görünce önce ateşime bakmış daha sonra üzerime örtmek için battaniye getirmişti. Ateşim olmadığı halde titriyordum. Bu aralar çok oluyordu böyle. Battaniyeyi üzerime örtüp yanıma oturmuştu. Aramızdaki soğukluğa rağmen bana böyle şefkatle yaklaşması hoşuma gitse de bana acıdığı için yaklaşmasını istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...