Videoyu mutlaka dinlemenizi tavsiye ediyorum.
Son sözüm çığlık halinde çıkmıştı ağzımdan. Evet bebeklerim geliyordu. Bacaklarımda hissettiğim hafif ıslaklık, bebeklerimin gelişinin habercisiydi. Ömer bir anda paniklemiş, ne yapacağını şaşırmıştı. Elimi tutmasıyla canımın acısından elini sıkmaya başladım.
"Annem.. annemi uyandırayım." Diyerek kalkmaya yeltenmişti ama elimi bırakıp çıkamıyordu. Sancım biraz hafifleyince elimi gevşetip Ömer'in elinden çekmek istedim fakat Ömer bırakmıyordu elimi.
Diğer eline aldığı telefonla ambulansı arayıp çağırdığı sırada odanın kapısı çalınmış, Gülsüm ana girmişti odaya. Sancım biraz olsun hafiflemişti.
"Ana, yetiş ana Elif doğuruyor."
"Tamam oğlum sakin ol. Başladı mı sancın."
"Evet. Suyum geliyor."
Sanki az önce çığlık atan ben değilmişim gibi rahat bir tavırla yerimden doğrulup ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Neyseki Gülsüm ana çok soğuk kanlıydı. Gülsüm ananın yardımıyla kuyafetimi giyinerken sancım tekrar şiddetlenmeye başlamıştı. Doğumumda annemi yanımda istiyordum ama yoktu yanımda. Onun yokluğunu şimdi daha fazla hissediyordum.
Ben canımın acısından inlerken Ömer ise geciken ambulansa küfürler yağdırarak tekrar ambulansı aramıştı. Mevsim kış olduğu için yine karlıydı yollar. Sancım bir yana, korku sarmıştı içimi. Bebeklerime birşey olmasından korkuyordum.
Ambulansın siren sesi dışarda yankılanınca rahatlamıştık. Acı içinde uzandığım sedye ambulansa konulana kadar Ömer bir an olsun ayrılmamıştı başımdan. Ambulansa konulduğum sırada Ömer de yanıma gelmek istemişti fakat müdahaleyi zorlaştıracağı için izin vermemişlerdi.
"Korkma meleğim. Ben yanındayım tamam mı." Derken elini elimden ayırıp inmişti ambulanstan. Ömer'in gitmesini istemiyordum. Neden indirmişlerdi ki? Onu istiyordum yanımda. Ömer'siz korkuyordum.
"Oğlum, çantayı aldın mı?"
"Ne çantası? Çanta.. Nerde?"
Ambulansın kapısı kapanırken gelen Ömer'le annesinin konuşma sesleri bu halimle güldürmüştü beni. Hastanede kullanacağım çanta için özellikle Ömer'i tembihlemiştim ve hemen ulaşabileceği yere koymuştum.
Hastaneye giden yol, uzadıkça uzuyordu sanki. Aklım Ömer'deydi. Ellerini tutup yanımda varlığını hissetmek istiyordum. Hemen arkamdan geleceğini söylemişti.
Nihayet ambulans durup kapısı açılınca sedyeyle aşağı indirilmiştim. Başımı çevirdiğim anda arabasından inen Ömer'i görmemle ağlamaya başladım. Hemen yanıma koşup benle birlikte içeri girmişti.
Beni aldıkları acil bölümde muyenem yapıldıktan sonra normal odaya almışlardı beni. Karnıma bağlanan cihazla sancımın şiddetini ölçüp doğum vaktine kadar beklememiz gerektiğini söylemişti doktorum. Bebeklerim gelene kadar beni çok yoracaktı.
Gecenin üzerindeki siyah perde kalkmış, yerini aydınlığa bırakmıştı. Geçen her saniye bir gün gibi uzun geliyordu. Sabahın bu saatinde Ömer'in ailesi hastaneye gelmişti ama yanımda kendi ailemin olmamasının eksikliğini hissediyordum. Annemlere haber çoktan gitmişti ve zaten bugün için gelme planı yaptıklarından dolayı yola çıkmaya hazırlanmışlardı. Canım yandıkça "Anne" diye inliyordum. Gülsüm ana bana annesizliğimi aratmamaya çalışıyordu.
Çektiğim acı nasıl bir acıydı böyle? Bütün kemiklerim kırılmış gibi hissediyordum. Sancı vurdukça feryat edip acımı Ömer'in elinden çıkarıyordum. Doktorum ise her gelişinde, henüz tam açılma olmadığını söyleyip sancımın ölçüsünü kontrol ettikten sonra gidiyordu. Ömer'in de artık sabrı kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...