"Hoşgeldiniz. Ben de sizi bekliyordum."
Allah'ım bir insan nasıl bu kadar yüzsüz, karaktersiz olabilirdi. Ağzımı açıp cevap vereceğim sırada Ömer'in sesiyle durdum.
"Hayatım sen odaya çık ben hallederim."
Sevdadan ayırdığım öfke dolu bakışlarımı Ömer'e çevirdiğimde bana doğru geliyordu. Yüzümü elleri arasına alarak sessizce konuşmaya başladı.
"En son beni dinlemeyip onla muhatap olduğunda üzülen sen olmuştun. Hadi şimdi çık yukarı. Bu defa onun seni üzmesine izin veremem."
"Yukarı çıkayım öyle mi? Burdan gitmesi gereken ben miyim?" Deyişimle Sevda'nın yanına gidip kolundan çekerek dış kapıya doğru fırlattı.
"Hemen bu evden defolup gidiyorsun."
Tekrar kolunu tutacağı sırada Sevda geri çekmişti kendini.
"Yapma hamileyim."
Dikkatli baktığımda kolunu karnına sardığını farkettim. Tıpkı Ömer bana kızıp beni odaya fırlattığında benim karnıma sarıldığım gibi. Sonrasında erken doğum.. Ve bebeğimi kaybedişim..
Sultan ana hemen yanına koşarak yerinden kaldırmıştı Sevda'yı. Gülsüm ana ise kolumdan çekiştirip bana birşeyler söylüyordu ama ne söylediğini anlamıyordum bile. O sırada Bekir ağanın sesi yankılandı.
"Yeter! Bu ne rezillik. Hepiniz içeri girin şimdi."
İçeri girerken Sevda'nın karnına sarılmasının şokunu atlatmaya başlamıştım ve söylediği sözü yeni idrak etmiştim. "Hamileyim." Demişti. Hamileyim..
"Sen.. sen hamile misin?"
Ağzımdan çıkan kelimeleri zor söylüyordum. Sevda bana düşmanca bakarken, Onun saçını okşayan Sultan ana atılmıştı lafa.
"Evet hamile. Hem de erkek. Şükürler olsun Rabbime sonunda bana torun yüzü gösterecek. Şu konak çocuk sesiyle şenlenecek."
Sultan ananın keyifle söylediği söylediği sözler yüreğime hançer gibi saplanırken Ömer'in yüzüne baktım. Ondaki sakinlik ve umursamazlık had safhadaydı.
"Bize ne bundan? Kimin altına yatmışsa o sevinsin."
"Bana orospu muamelesi yapma. Bu çocuk senin."
Hayır hayır ben yanlış duymuş olmalıydım. Gözlerim Ömer'e kenetlenmiş, onun ağzından çıkacak bir söze bakıyordum. Konuşmak, birşeyler söylemek istiyordum ama dilim dönmüyordu.
O gece o kadına gitmişti ama aralarında birşey geçmemişti. Gözümle görmemiştim ama Ömer bana yalan söylemezdi değil mi? Ömer yapmazdı bunu bana. Evlendiğimizden beri onla ilişkisi yoktu. Ömer öyle söylemişti. Yalan söylemezdi Ömer.
"İki yıldır çocuğu karnında mı taşıyorsun? Benden olsa çoktan doğmuştu. Benle birlikteyken başkalarının altına yattığın gibi benden sonra da kaç kişiyle yattın?"
Ayağa kalkmamla Ömer'in lafı yarıda kalmıştı. Bu iğrenç ortamda daha fazla duramazdım. Konuştukları midemi bulandırmıştı. Hızla kendimi dışarı atıp nefes almam gerekiyordu.
Sonradan farketmiştim ki artık bunaldığımda nefesim daralıyordu ve temiz havaya ihtiyaç duyuyordum. Evlendikten sonra bu durum ortaya çıkmıştı. Ömer beni odaya kilitlediği gün boğulma krizi geçirmiştim neredeyse. Doktorum, bunun psikolojik bir durum olduğunu söylemişti.
Dış kapıyı açtığımda Ömer bu kez engel olmamış, benle birlikte çıkmıştı. Dışarı çıktığımda havayı ciğerlerime çektim. Derin derin nefesler alarak rahatlamaya çalışıyordum. Temiz havayı içime çektikçe mide bulantım azalmaya başlamıştı. Bir anda durup Ömer'e baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...