ELİF'İN AĞZINDAN
Uçağımız Türkiye'ye indiğinde sanki vatanımdan koparılmış gibi hissetmiştim kendimi. Orda ardımda bıraktıklarımın hüznü, kendi yurdumda beni bekleyenlere kavuşmanın sevincini bastırmıştı. Ardımda çok şey bırakmıştım. Yuvamdan ayrılıp gurbete gelmiş gibi bir hüzün vardı yüreğimde. En sevgiliyi bırakmıştım ardımda. Artık sılam orasıydı benim.
Havaalanında işlemlerimizi halledip çıkarken açılan kapının ardında kalabalık ailelerimiz bizi bekliyordu. Ordaki heyecanla ailemi çok düşünmemiştim ama anneme sarılınca onu ne kadar çok özlediğimi hissetmiştim.
Ömer'in anne babası olmasa da Harun ve İstanbul'da yaşayan akrabaları gelmişti bizi karşılamaya. İstanbul'da bir gece kalıp sonra evimize dönecektik. Ailem her ne kadar ısrar ettiyse de bir an önce işimize dönmemiz gerekiyordu.
Ordan aileme, sevdiklerime hediyeler almıştım ama en yakınlarıma en kıymetli hediyeleri ayırmıştım. Orda kullandığım seccademi, tesbihimi ve eşarplarımı Kabe'ye sürmüştüm ve en sevdiklerime onları hediye etmiştim.
Sabah erken saatte ailemle vedalaşıp yola çıkmıştık. Evlenene kadar hiç görmediğim memleketime ve sonradan ait olduğum evime kavuşma vaktiydi. Harun da bizle birlikte eve dönmüştü.
Okuldan bir kıza aşık olmuş, yol boyu anlatıp durmuştu. Yüzünde güller açıyordu adeta. Kendini öylesine kaptırmıştı ki evlilikten bahsediyordu. İlk defa onun bir kız hakkında bu kadar ciddi konuştuğuna şahit oluyordum. İlk defa evlilikten ciddi bir şekilde bahsediyordu. Onun sohbeti sayesinde yolculuğun nasıl geçtiğini bile anlamamıştım.
Havaalanından çıktığımızda Ömer'in ailesinden kalabalık bir grubun bizi karşılamak için beklediğini görünce sevinmiştim.
Kendimi buralara ait hissedemesem de özlemiştim buraları. Ama en çok kızımı özlemiştim. Öyle özlemiştim ki eve bile gitmeye gerek duymadan önce kızıma gittim. Hasretle toprağına sarıldım, okşadım, konuştum kızımla. İyiydim.. eskiye göre çok iyiydim. Ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyi olacaktım. Olmalıydım. Elif gibi dik durmalıydım.
Eve ulaştığımızda beklemediğim bir kalabalıkla karşılaşmıştım. Ömer'in yakın akrabaları gelmişti, kardeşleri ordaydı, Pınar ablası bile gelmişti. Onu görür görmez önce oğlunu kucakladım. Kızımı kaybettiğimde onla avunduğum içindi ona olan düşkünlüğüm sanırım. Ömer de çocukları severdi ama ona ayrı bir ilgisi vardı. Sütümle evlat olmuştu bize.
Gün boyu evden misafir eksik olmamıştı. Yol yorgunu olduğum halde dinlenme imkanı bulamıyordum. Misafir sevmeme rağmen bir an önce ev boşalsın diye bekliyordum.
Akşam olduğunda bütün aile bir aradaydık. Ömer'in anne babası, kardeşleri ve eşleriyle birlikte ilk kez bir aradaydık. En çok Gülsüm anayı özlemiştim. Salonda otururken yanıma oturmuş, elimi ellerinin arasına almıştı. Onun da beni çok özlediği belliydi.
"Bir daha gitmek kısmet olursa hep birlikte gidelim. Anne, özellikle senle gitmeyi çok isterdim. Keşke sen de olsaydın yanımızda." Dediğimde büyük bir hevesle "İnşallah" demişti. Ezan okunduğunda Ömer, namaz kılmak için odadan çıkarken Bekir ağa sevinçle arkasından bakıyordu.
"Allah senden razı olsun kızım. Oğlumu çok değiştirdin. Ömer, senin sayende kendini toparladı. Sen olmasan belki daha büyük yanlışlara düşerdi."
Sultan ananın itirazı gecikmemişti.
"Nesi varmış Ömer'in. Önceden de namaz kıldığı olmuştu. İçinde var zaten oğlumun. Başka bir kadın da olsaydı isterse toparlardı Ömer'i. Ömer istemese umreye de götürmezdi onu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
SpiritualBEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirine zıt iki karakter, iki yaşam, iki kırık kalp.. Mecburen birleşen iki hayat.. Elif.. İstanbul'da doğ...