Arkadaşlar multi Eylül'ün o tatlış yerdeki Kerem'e bakışı okuyunca anlarsınız zaten. Ben bugün stalia796 adlı kullanıcıya çok teşekkür etmek istiyorum. Etiketlemeyi beceremedim adkkdkdk Ya yazdığın şeyler beni gerçekten çok sevindirdi. Çok teşekkür ederim. Sana tavsiye eden arkadaşınada çok teşekkür ederim. İyiki varsınııızzz. Bu bölüm size gelsin...
------------
NEHİRDEN
Cafenin kapısından girerken arkamdan gelen Semih'e biraz dönüp "Bence hala kaçma şansımız var. Şimdi kapıdan çıkar gideriz ama Eylüllere 'Güzel bir akşamdı ama ben Nehir'e layık değilim bu iş olmaz' dersin ve kimse bunu yadırgamaz. Lütfen dönelim" dediğimde kaşındığımın farkındaydım.
"Kusura bakma ama yalan söylemek tarzım değil" diyip duvar kenarındaki bir masaya oturdu ve bende karşısına geçtim.
"Benden hoşlanmadığını söylerken pek öyle durmuyordu" diyerek sırıttım. Bir maçta gibiydik sürekli ikimiz de şut çekiyorduk ama sürekli birbirimizin çektiği şutlarıda kaledeymişiz gibi kurtarıp kendimiz vuruyoduk. Kim galip çıkıcak bende merakla bekliyordum.
"Egon gözünü kör etmiş ondan öyle durmamıştır belki?" diyerek şirince gülümsedi. Evet burdan bakılınca cidden yakışıklıydı ama ben Semih'e hiç bir zaman burdan bakmayacaktım.
"Sen kendi egondan benimkini görebiliyor muydun?"
Tam cevap vereceği sırada garsonun gelipte menüleri önümüze koymasıyla bana ters bir bakış atarak sustu. İkimizde konuşmadan önümüzdeki menüleri incelerken çilekli pasta yemeye karar verdim. Ciddi anlamda çileğe düşkünlüğüm vardı. Hemde çok büyük bir düşkünlük.
Menüden gözlerimi kaldırıp Semih'e baktım çaktırmadan. Kaşlarını çatmış menüyü incelerken henüz hoşuna gitmiş bir şey bulamadığından dudaklarını bükmüştü öne doğru. Hayır bana ilk günlerde bu kadar eziyet çektiren çocuk olduğunu bilmesem şuracıkta sevicem de işte olmuyor. İçindeki o canavarı tanıyınca olmuyor yani.
"Beni izlemen bittiyse kendi önündeki menüye dön istersen" dedi bakışlarını menüden kaldırmadan. Evet onu izlediğimi farketmemesi imkansız olurdu zaten. Ben menüyü incelerken bana baksa bende onu görürdüm. Dediği şeye ilk başta omuz silktim.
"Sadece içimden sövüyordum" dediğimde sırıtıp "Yada içinden seviyordun" dedi hazır cevaplılıkla. Ona gözlerimi kısmış bakarken o eliyle garsona işaret yaptı ve garson yanımıza gelince ilk önce benim söylemem için bekledi. İyi bari burda öküzlüğünü çıkarmamıştı.
"Bir çilekli pasta ve sütlü kahve alabilir miyim?" dedim gülümseyerek. Adam da gülümsedikten sonra Semih'e döndü.
"Sade kahve" diyerek kısa kesti Semih. Sadece gözlerimi devirdim bu kabalığına.
Bir daha siparişlerimiz gelene kadar konuşmadık. Siparişler geldikten sonrada ben direk pastama yöneldiğim için bir konuşma girişiminde bulunmadım. Ağzıma kocaman bir dilim attığım sırada Semih'in gülüşünü duydum.
"Boğulucaksın, yavaş ye" diyince hafifçe sırıtıp elimle ağzımı kapadıktan sonra "Alışkınım ben" dedim.
"Belli zaten" dediğinde takmadan çilekli pastamla ilgilenmeye devam ettim. Allah aşkına çilekli pastaydı önümdeki. ÇİLEKLİ PASTA!
Önümdeki pasta sonunda bitince hafifçe somurtarak arkama yaslandım ve boş tabağıma hüzünle baktım. Ardından kahvemden bir yudum aldım. Semih'in bana baktığını farkedince bakışlarımı kaldırıp bende ona baktım. Garip bir şekilde gülümseyerek bakıyordu. Ama diğerleri gibi değil içten bir gülümsemeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENDEKİ SEN
ChickLitBir insanı her şeyden çok sevip aynı anda nasıl nefret edebilirsiniz?