BS/7

5.1K 188 9
                                    

Multimedia:Hakan

Kapıyı açıp içeriye seslendim ama ses gelmedi. Annem evde değildi, babamda işten dönmemişti anlaşılan. Direk odama çıkarak kendimi yatağa attım. Gözlerimi kapatıp düşünmeye başladım.

Ne yapmaya çalışıyorduk biz? Çisem hala Hakan'ı severken neden ona gerçekleri açıklamaya çalışmaktansa ters davranıyordu? Bunu en yakın zamanda sormalıydım.

Peki Selis 2 gündür tanıdığı Giray'la ne zaman bu kadar samimi oldu? Hani gıcık oluyordu? Giray'ın amacı ne peki? Çisem'den bu kadar nefret ederken Selisten hoşlanamazdı ya. Bu işin içinde başka bir iş vardı kesinlikle. Selis kendimi daha fazla kaptırmadan onu da bulmamız gerekiyordu.

Ya Kerem? İşte o konuyu bende bilmiyorum. İlk geldiğim günden beri bana laf sokan çocuk birden umursamaza bürünmüştü. Şimdi bir de başıma performans ödevi çıkmıştı. Yarında ona başlayacaktık. Tuna gerçekten yakışıklı bir çocuktu ama Kerem yakışıklı olmadığını söylemişti. Beynim almıyor artık valla almıyor.

İyice saçmalamaya başladığımı farkedince kalkıp pijamalarımı giydim. Masanın başına oturup tarih konusunu biraz araştırmaya başladım. 2 saat sonra kafam sallanmaya başlamıştı. Aşağıdan gelen seslere bakılırsa annemlerde gelmişti. Muhabbet etmeye halim olmadığını farkedince yatağa yöneldim. Yattığım gibide gözlerimi kapayıp uykuya daldım.

--------------------

Kızlarla okula vardığımızda bizi sınıf kapısında bekleyen Semih'i görünce bir an kaldım. Sonra aklıma kaydını aldırdığı geldi ve sevinçle yanına attım.

"Kurtulamayacak mıyız biz senden?"

"Iıı sanırım hayır" diyerek burnumu sıktı. Her zaman bunu yapardı ve bende her zaman elini ittirirdim. Yine ittirdim. Selis Semih'in kolunu dürtüp "Sanada günaydın" dediğinde kahkaha attım. Semih kolunu Selis'in omzuna attı. Çisem'se "Bana günaydının yok madem ben gidiyorum" diye atarlanarak sınıfına girdi.

"Kızdırdık sanırım bizimkini" diyen Semih'e omuz silktim. Nasılsa birazdan yanımıza gelecek. Karşıdan gelen Giray'ı görünce Selislere baktım. Hala Semih'in kolu Selis'in omzundaydı.

Giray hiç bozulmadan yanımızdan geçince şok oldum. O kadar yürüme boşuna mıydı yani? Bu işte bir iş var demiştim ben.

Zil çalınca sınıfa geçip yerimize oturduk. Selis, Giray'ın laf atmamasına pek bozulmuş görünmüyordu ama içten içe kendini yediğine emindim.

"Selis ne dersin bende ayarlıyım mı?" diye lafa giren Giraya döndük.

"Neyi ayarlayacaksın?" dedi Selis anlamadığı için kaşlarını çatarak.

"Tarih performansında eş olmamızı işte"

"Aynı sınıftakiler eş olamıyor ya hani Giray" diyerek önüne döndü Selis.

"Hakanla Çisem'de aynı sınıfta ama eşler. Bende Hakan nasıl ayarladıysa ayarlayabilirim. İste yeter" Ağzım açık Giraya bakıyordum. Selis'le aynı anda "Ne?" diye bağırdık.

"Evet" diyerek kısaca açıkladı. Selis "Gerek yok" diye sert bir şekilde önüne döndüğünde Giray şok olmuş kaldı. Bizim kızı tanımıyor daha tabi.

Tenefüste hemen kolidora çıktık. Zaten ayaklarını yere vurarak gelen Çisem'i görmemiz çok uzun sürmedi.

"İnanmıyorum ya" diye bağırdığında kolidordaki bir kaç yüz bize döndü. Yine ve yeniden. Kolunu dürtüp sessiz olmasını işaret ettim.

"Ne sessiz olacağım ya, ne sessiz olacağım. Aldattın aldattın diyor bir de gitmiş eşimle konuşmuş kendi benim eşimin yerine geçmiş. Eşleri değiştirtmiş. Hayri Hoca ile konuşup izin bile almış."

O sırada sınıftan çıkan Hakan ve Kerem'i gördüm. İkiside gülerek konuşuyorlardı. Anlaşılan Çisem'in sesini duymuşlardı. Bizim sınıfa yöneldiklerinde Hakan yanımızda durdu.

"Benimle eş olduğuna sevindiğini bu kadar belli etme" diyip sırıttı.

"Aldattın diye konuşmayı biliyordun. Ne oldu?"

"Hiiiç. Canım böyle olmasını istedi" diyerek gevşekçe güldü yine Hakan. Kerem ise bize hiç bakmadan sınıfa girmişti.

Öğle tenefüsüne kadar Çisem'in homurtularını dinledim. Öğle tenefüsüde yemeğimizi yediğimiz gibi kızlara kütüphaneye gideceğimi söyledim.

"Bende geleceğim. Bu öküz kesin beni çalıştıracak. Ondan eş olmak istedi" dediğinde Çisem'i başımla onayladım.

"Ben Semih'le takılırım siz gidin" diyerek bizi yanından gönderen Selis'e kızgın bakışlar attım. Hemen de nasıl kovdu?

Kütüphaneye girdiğimiz gibi en sessiz köşeye geçip fısır fısır konuşmaya başladık. Ben Tuna'yıbekliyordum o ise Hakan'dan kaçmaya çalışıyordu. Her şey yeterince açıktı.

Çaprazımızda oturan bir çocuğun bize bakarak telefonda konuştuğunu gördüm. Telefon görüşmesi bitincede tekrar kitabına döndü. Bende bu sırada ayaklanıp kitap bakmaya başladım.

Lazım olan kitapları alıp tekrar masaya oturduğum sırada içeriye giren Keremlerle tüm konsantrasyon gitti tabi. Ben pür dikkat Hakan ve Kerem'i izlerken Çisem gayet cool gözüküyordu. Bu çocuğun benimle derdi neydi? Neden yüzüme bakmıyordu? Hayır yani bakmasını istediğimden değil de... İnsan merak ediyor.

Gelip hemen yan masamıza oturdular. Onlar oturduğu gibi çarpraz masadaki çocuk elini Hakanın omzuna sürttü ve dışarı çıktı. Yok artık!

"Çisem biz ne zaman çalışmaya başlıyoruz?" diye sordu Hakan gıcıkça gülerek.

"En geç ne zaman olursa" diyerek bakmadan konuştu Çisem. Bu sefer Kerem bana döndü. Yüzüme bir iki saniye bakıp daha sonra söyleyeceği şeyden vazgeçmiş gibi önüne döndü. Bu sırada Hakan'la Çisem atışmayı iyice abartmıştı.

"Aaa! Yeter be! Kütüphanedeyiz sessiz olun" diye sert bir şekilde uyardığımda ikiside sinirli bir şekilde sustu. İçeri giren Tuna'yı gördüğümde gülümseyerek el salladım. Beni görünce hemen geldi ve yanıma oturdu. Tunaya selam verdikten sonra Çisem ayaklandı.

"Ders çalışacaksınız şimdi ben bozmayayım. Beyninize bol bol oksijen gitsin inşallah" diyerek saçma sapan duasını edip çıktı. Peşinden Hakan, Kereme 2 cümle kurarak fırladı.

Tunayla derse kendimizi tam kaptırdığımız anlarda Keremle göz göze kalıyordum. Bu iyice sinirlerime dokunmaya başladı. Gözünü kırpmadan beni izliyordu ve bu yüzden ne konuya odaklanabiliyordum ne de Tuna'nın dediklerini anlıyordum.

Tunayla ikimizde deftere eğildiğimiz sırada kafalarımız çarpıştı ve ikimizde kafamızı tutup gülmeye başladık. Tabi kütüphanede ne kadar sesli gülünebilirse. O sırada gözüm tekrar Kerem'e kaydı ve biz güldükçe kasılan çenesini gördüm. Biraz sinir etmekten zarar çıkmaz diyerek Tunaya sandalyemi yaklaştırdım. Tunaya ise defteri kendime çekmektense oda görsün diye sandalyeyi çektiğimi söyledim. Fazla zekiyimdir evet.

Tunayla tüm konuşmalarımız gülüşmelerle geçerken Tuna kolunu sandalyemin arkasına attı. Biz konuşmaya devam ederken Kerem hızla yerinden kalktı ve kütüphane kapısını sert bir şekilde kapatarak çıktı. Cidden kıskanmış mıydı? Yoksa ben mi fazla salağım?

BENDEKİ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin