BS/18

4.8K 164 1
                                    

Multimedia:Hakan

Gözlerimi açtığımda birden başıma giren ağrıyla elim kafama gitti. "Ağağaağğa" diye söylenerek yatakta doğrulduğumda içeriye elinde kahveyle Selis girdi.

"Ooo birileri uyanmış sonunda"

"Dalga geçme. Başım çatlıyor" diyerek gözlerimi kapadım. Ne sikim bir ağrıysa geçmiyordu işte!

"Al sert bir kahve hazırlamıştım sana. Aslında Çisem içindi ama madem uyandın iç"

Gözlerimi kapatıp birden kafaya diktim kahveyi. Çok sıcak değildi zaten. Şekersiz kahvenin iğrenç tadı yüzünden suratımı buruştururken Çisem girdi odaya.

"Uyandın mı uykucu?" Bu salakça soruya gözlerimi devirdikten sonra alayla cevap verdim.

"Yok hala uyuyorum"

Selis'i yatması için ittirip o yatıncada kafamı karnına koyup bende uzandım. Derin bir nefes aldım ilk olarak.

"Dün geceyi anlatmaya hanginiz başlıyor?"

----------------

"Nasıl devamı yok ya?! Ne demek devamını bilmiyoruz? Kerem beni götürdü sonra ne oldu?!"

"Aşkım bir sakin ol" diye beni susturan Çisem'e baktım. Devam et dercesine işaret verdiğimde gözlerini devirdi.

"Kerem Giray'ı aradı. Dördümüz beraberdik biz. Saat 2 3 olmuştu herhalde. Eylül evde tek kızları onun evine bırakın anahtar paspasın altında demiş. Hayır kaçıncı yüzyıldayız paspasın altına anahtar mı koyulur? Nasıl bir salaksa art-"

"ÇİSEM" diye bağırdığımda "Pardon kaptırdım" diyerek eliyle ağzına hayali bir fermuar çekti.

"Yani anladığım kadarıyla çıkışta eve getirmiş beni. İyi de evde ne oldu?"

Yanımda kıkırdayan Selis'e öldürücü bakışlarımı yollayarak susturdum. Konuyu çok başka yerlere çekecekti yoksa. Ben kim? Kerem kim yani? Hah. Olmaz öyle şey. Bir yakınlaşma falan olmamıştır aramızda. Olmamıştır dimi? Olmasın ya.

"Bilmiyoruz Eylül, çok içmeseydinde hatırlasaydın"

"Hah tam bir bff" diye dalga geçtim Selis'le.

"Yarın okulda öğrenirsin işte Kerem'den" diyerek bugünün en mantıklı fikrini sunan Çisem'e alkış tuttum. Vallaha ya. Tam bu sırada çalan telefonumla hepimizin dikkati masaya kaydı.

"Seliiiiiiisss" diye şirince gülümsediğimde oflayarak ayağa kalktı ve masadan telefonumu getirdi. Hemen yanağını öpüp ekrana baktım.

"Kağan arıyor"

"Aç aç hadi" diye beni destekleyen arkadaşlarımla götüm birden kalktı ve havalı bir şekilde açtım telefonu.

"Efendim"

"Kaç kere aradım Eylül. Nasılsın?" İkinci soruyu boşverip ilkine odaklandım.

"Kaç kere aradın?"

"Dün geceden beri bir 50 olmuştur. Nasıl açmazsın ya?"

"Duymamışım Kağan. Ne bu sinir?" diye sordum. Bir de hesap mı verecektim?

"Merak ettim seni"

"İyiyim. Dün gece içinde özür dilerim"

"Önemli değil. Kerem olmasaydı daha güzel geçebilirdi tabi ama" demesiyle sözünü kestim. "Her neyse okulda görüşürüz"

"Görüşürüz" dediğinde kapadım telefonu. Başımın ağrısı birazda olsa geçmişti. Aslında Kağan'a neden böyle davrandığımı bilmiyorum. Sadece içimden bir ses uzak dur diyordu, onda kötü bir şeyler var. "Sanki Kerem'de yok" diyerek susturdum içimdeki sesi.

BENDEKİ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin