7.Bölüm

122K 3.9K 235
                                    

"Anne bak gerçekten çok fazla ağrıyor karnım."

"Kız giyin dedim sana vallahi baban kıracak kafanı şimdi."

"Anne ölüyorum diyorum hala akşam çayı diyorsunuz ya."

"Ben bilirim o ölmekleri, gitmek istemiyorsun yalan uyduruyorsun."

Yok bu kadın şaka gibi bir kadındı. Daha kötüsü de Ali'yi haklı çıkaracaktım. Karnım hala ağrıyormuş gibi zar zor kalkıp annemin Esma'nın yatağının üzerine serdiği çiçekli elbiseyi giydim.

Ağanın göndermiş olduğu arabanın kornasıyla cama döndüm. Kafamı uzatıp baktığımda babam şöföre gülerek birşeyler anlatıyordu. Oflayarak odadan çıktım ve elimi karnıma koyarak anneme "Umarım orda ağrıdan ölürüm" dedim. Kaşlarını çatarak bana baktı. "Tövbe de kız!"

Ardından arabaya bindik ve yola koyulduk. Ali'nin yüzündeki ben sana demiştim ifadesini görmeye hazır değildim. Ona hala ısınamamıştım. Bir yandan beynimde Özcan'ın söyledikleri dolaşıyordu. Belki de kaçmayı deneyebilirdik. Sonuçta o konağa girmekle ölmek arasında pek bir fark yoktu. O an keşke Özcan'a birşeyler hissedebilseydim diye düşündüm. Onunla gitmem daha kolay olabilirdi.

Araba durduğunda geldiğimizi anladım. İki adam bize doğru koşup kapılarımı açtı. Bir adamlara bir de konağın girişine baktım. Kiremit rengi taş duvarlar oldukça pahalı duruyordu. Gri taştan bir yol vardı ve yolun iki yanıda çimenlik ve küçük ağaçlarla doluydu. Konağın avlusunun ortasında bir fıskiye vardı. Hemen solunda oldukça geniş ve düzenli bir çardak. Sağ tarafta ise koca bir otopark vardı. Bu evdeki herkesin kendine özel arabası olduğuna emindim.

Bu gösterişli konağa doğru yürürken içimi bir heyecan basmıştı. Görünüş güzeldi ama içinin bu kadar huzurlu olmadığını hissedebiliyordum. Huzur olmadığı zaman bu konak gözüme güzel gözükmeyecekti nede olsa.

Takip ettiğimiz hizmetliler sayesinde bu dört katlı konağın içine girdik. Girişten hemen ilerisi geniş salona açılıyordu. Bizi gören ev halkı ayağı kalkıp tek tek selamladı. Hoşgeldiniz faslı yapılırken bir an Ali ile göz göze geldik. Hızla gözlerimi kaçırarak anne ve babasının istemeyerekte olsa elini öptüm.

Koltuklara yerleştikten sonra bizimkiler muhabbet etmeye başladı. Bense yoğun bordoyla döşenmiş avangart evi inceliyordum. Koskoca bu evde yalnızca beş kişi yaşıyorlardı.

Muhabbet ilerledikçe öğrendiklerimi anlatacak olursam birde yirmi sekiz yaşında evli ablası vardı. Onunda üç çocuğu vardı. Oda başka bir köyde başka bir aşirete gelin gitmişti. Onun bir küçüğü Mehmet'ti. Oda yirmi dört yaşında ve babasının Seher ile evlenmesine izin vereceği günü bekliyordu. Birde bizim Ali vardı tabi. Yirmi yaşında şımarık ve ukala sözlüm.

Anne ve babası elli yaşlarındaydı. Birde onlarla kalan bakışlarıyla bile korkutan babaanneleri vardı. Seksenli yaşlarda durmasına rağmen sözünün halen geçtiği belliydi. Buraya gelirsem bu kadın beni yerdi herhalde. Ev halkı dışındada pek çok güvenlik ve hizmetli vardı.

Ali ile sık sık göz göze gelmekten rahatsız olmaya başlayınca kafamı asla ona döndürmeme kararı almıştım. Buna rağmen gözlerinin üzerimde olduğuna emindim.

Masaya geçtiğimizde masa adeta donatılmıştı. Çeşit çeşit hamur işleri, kekler, börekler, tatlılar. Altı kişi değilde otuz kişi geliyormuşuz gibi bir hazırlık yapılmıştı resmen. Zengin olmak böyle birşey herhalde diye iç geçirdim. Bunların hepsini yesem rahat üç kilo alırdım. Çok zayıf bir kız olmadığımdan dolayı birkaç çeşit alsam yeterli olacaktı. Fakat birşey vardı ki istediklerimi almaya çekiniyordum. Annem bunu fark etmiş olacaktıki elindeki tabağı önüme uzattı.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin