"İstanbul yolcusu kalmasın."
Bağıran Mehmet'in sesiyle açtım gözlerimi.
"Geldik mi?" diye mırıldandım.
"Sonunda" diyerek derin bir nefes aldı. Çok yorgun hissediyordum. Araba durduğunda biraz sonra içerisi aydınlandı. Oğuz kamyonun arkasını açarak gülümsedi.
"Hadi inin bakalım. Evinize geldik."
"Evimize mi?" diye tekrarladım Mehmet'e bakarken.
Gülümseyerek başını salladı ve ayağı kalktı. Ardından elimi tutarak benide ayağı kaldırdı. Bu sefer yine önce o atlayıp ardından beni tutmuştu. Bolca gecekonduların olduğu küçük bir mahalleydi bu. Oğuz önden giderek mavi kapılı beyaz evin kapısını açtı.
"Şimdilik bir süre burada idare edeceğiz. Sonra daha güzel bir apartman dairesine geçeriz.
"Bu bile yeter" dedim gülümserken.
İçeri girdiğimizde evi inceliyordum. Bir oda bir salon küçük bir evdi. İçi eşyalıydı. Salonda bir koltuk, tüplü bir televizyon televizyonun çaprazında sandık vardı. Yatak odasında çift kişilik bir yatak olmasına birazcık şaşırmıştım. Tamam mağarada mecburduk ama burada olması anlamsızdı. Küçük mutfaktan çıkınca hemen holde yuvarlak bir masa vardı.
"Burada kim yaşıyordu?" diye bir soru yönelttim Oğuz'a bakarak.
"Babaannem. Oldukça yaşlıydı. Vefat edince burayıda satmaya kıyamadık. Kiraya vermeyi düşünüyorduk ama işimize yaradı."
Mehmet "kirasını vereceğim ona göre" diyerek Oğuz'a baktı.
"Ya sen orasını düşünme" diyerek geçiştirdi Oğuz. "Şimdi ben size yiyecek birşeyler alacağım, sizde dolabı çalıştırın içi soğusun. Biri sorarsa yeni kiracıyız deyin."
Mehmet teşekkür edip kapıya kadar eşlik ettikten sonra dolabı açtı ve evdeki son kontrolleri yaptı.
"Mehmet" dedim odaları kontrol ederken. Yanıma gelerek bana baktı.
"O koca konağı ve paranı bırakıp benim için şu gecekonduya geldiğin için sana ne kadar teşekkür etsem az. Hakkını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum."
Gülümseyerek yüzümü ellerinin arasına aldıktan sonra gözlerimin içine baktı.
"Emin ol ben burada daha mutlu olacağım."
Neden böyle söylüyordu? Neden böyle yapıyordu? Neden bu kadar beni koruma istediğiyle yanıp kavruluyordu? Bana birşeyler mi hissediyordu? Kafamda kurduğum binlerce neden sorusu vardı. Ama bunu ona soracak kadar cesur değildim. Belki de alacağım cevaptan korkuyordum. O ölmüşte olsa kocamın abisiydi. Benimde kaynımdı. Biz ne ara bu hale gelmiştik? Ben nere ara kendimi onun yanında bu kadar güvende hissediyordum? Burada kalacaktık peki sonra ne olacaktı? Evlenmeden yıllarca birlikte mi yaşayacaktık. Onun evlenmesi gerekecekti. Ben ne olacaktım. Çocuğuma yeni bir baba mı bulacaktım?
Düşüncelerim beynimi yerken koltuğa oturdum. İşler iyice sarpa sarmıştı. Ona abi bile dememiştim hiçbir zaman. Şimdi desem çok saçma olurdu. Demekte istemiyordum zaten.
Üstüm başım oldukça kirliydi. Güzel bir banyo iyi gelecekti. Banyosuna girdiğimde pek şaşırmamıştım. Konaktaki gibi değil, bizim evdeki gibiydi. Ocakta biraz su kaynatıp banyoya götürdüm. Ardından bir kaç parça kıyafet alarak banyoya girdim. Güzelce temizlendiğime emin olduktan sonra yanıma aldığım tarağımla saçlarımı güzelce taradım. Elbiselerimi giyerek banyodan çıktığımda Oğuz çoktan gelmişti.
Mutfağa doğru ilerlediğimde Mehmet ile kahvaltı hazırladıklarını gördüm. Yardım etmek için yanlarına gidip ne yaptıklarına baktım. Oğuz domatesleri doğrarken Mehmet yumurtanın başındaydı. Beni görünce gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
General FictionSevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana hakim olmasına izin vermeyecektim. Ona direnecektim. Asıl eğlence şimdi başlıyordu. Zorla güzellik...