İki haftadır her gün bizde olan bir Ece.
Onun yanındayken sürekli gülen bir Mehmet.
Ve gözlerimin önünde onun benden gitmesini izleyen ben.
Git gide aramıza bir mesafe giriyor gibiydi. Benle ettiği tüm sohbetleri onunla ediyor, bana anlatması gereken herşeyi ona anlatıyordu. Ben ise iki kişinin yanındaki sap gibiydim.
Böyle hissettikçe kendimi buraya aitte hissetmemeye başlamıştım. Mehmet'in başına kalmış bir bela gibiydim. Evlenirlerse ne yaparım diye düşünür olmuştum. Araları çok iyiydi ve bu ileride aralarında birşeyler olabileceğinin habercisi gibiydi.
Ben ise bu ara bebeğime isim düşünmeye başlamıştım. Mehmet restoran harici birşey düşünmediği için ona henüz fikrini sormamıştım. O evde yokken arada bebeğimin odasına gidip oturuyor uzun uzun inceliyor onunla konuşuyordum. Evet erkendi ama annelik güzel bir duyguydu. Annelik duygusuna büründükten sonra annemin bana değer vermemesine daha da üzülüyordum. İnsan kendi içinde büyüttüğü birine nasıl değer vermezdi?
Birde bu ara sürekli aklımda Esma vardı. Onu o kadar çok özlemiştim ki. Teyze olacağından haberi bile yoktu. Kim bilir şimdi ne kadar uzamıştı. Belkide kilo bile almıştı.
Bugün ise Mehmet ilk kez evdeydi. Mutfağı toplayıp salona geldiğimde Mehmet elinde bir paketle içeri girdi.
"Bak bakalım beğenecek misin?"
Şaşkınlıkla paketi elime aldım ve kutuyu çözdüm. İçinden çıkan telefonu elime alarak inceledim.
"Teşekkür ederim."
"Pek sevinmedin galiba?" diye sordu kaşlarını kaldırarak.
"Yok beğendim. En azından acil durumda haber veririm" diyerek koltuğa oturdum.
Dudağını ısırarak yanıma oturdu.
"Tamam biliyorum bu ara pek evde kalamadım, ama iş için koşuşturduğumu biliyorsun."
"İşin peşine mi Ece'nin peşine mi koşuşturuyorsun?"
Oflayarak arkadasına yaslandı.
"Feride yeter."
Bir şey demek yerine başımı öne eğdim. Ona çok fazla müdahale etmeyecektim. Bundan rahatsız oluyordu.
"Ben çıkıyorum" dedi ayağı kalkarken.
"Onun yanına mı?" dedim yavru köpek gibi bakarken.
Derin bir nefes alıp başını salladı.
"Evet Feride."
Cevap vermek yerine başımı salladım. Oda aşık olmuştu işte. Resmen belliydi. Asıl şimdi ben ne yapacaktım onu düşünmeliydim. Davul gibi olan karnıma ellerimi koydum. Bu gün her zamankinden daha ağırdı sanki. Yada sinirlendikçe kendimi fazla kasıyordum.
O çıktığında hafif ıslanan gözlerimle ayağı kalktım. Böyle yapması zoruma gidiyordu. Hava ılık gibiydi. Evde bunalınca terliklerimi ayağıma geçirerek bahçeye çıktım. Kapıyı üzerine çekip sahile doğru yürüdüm. Yanıma aldığım elmayı yiye yiye ilerlerken bulduğum armut ağacına yaslanarak oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
General FictionSevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana hakim olmasına izin vermeyecektim. Ona direnecektim. Asıl eğlence şimdi başlıyordu. Zorla güzellik...