11.Bölüm

106K 3.6K 871
                                    

~ Multimedia Özcan ~

"Hemen git buradan yoksa bağırırım!"

"Kes sesini ve dinle!" diyerek kollarımdan tutarak göz göze gelmemizi sağladı. Çok sinirli olduğu belliydi. Özcan'ı daha önce hiç böyle görmemiştim. Sert bir şekilde yutkunarak devam etti.

"Ya benimle kaçmayı kabul edersin yada o Ali denen şerefsizi bir daha göremezsin!"

Kalp atışlarım hızlanırken kaşlarımı çatarak ona baktım. Bu sefer bende sinirlenmiştim. Sıkıca tuttuğu kolumu kurtarmaya çalışsamda başaralı olamadım.

"Seninle gelmek zorunda değilim!"

"Zorundasın!" diye bağırdı daha lafımı bitirmeden. Bütün herkes üstüme gelmek zorunda mıydı ki?

"Bende çok meraklı değilim evlenmeye" diye bende ona bağırdım. "Ama ben sanada ümit vermedim. Seni alacağım dediğinde sana seni bekliyorum demedim. Ya ben sana cevap bile vermedim ki?"

Yeniden yutkunurken biraz daha sakinleşmiş gibiydi ama gözleri hala ateş saçıyordu. Bana sesini yükseltmese ben ona bunları sakin bir dille de anlatırdım ama kendi kaşınmıştı.

"Seviyorum" dedi üstüne basa basa. İç sesimi duymuş gibi sesi sakin çıkmıştı. Bir o kadar duyguyu sesinde barındırıyor gibiydi.

"Tamam" dedim ve kolumu bu sefer çektiğimde kurtardım. "Seni de anlamaya çalışıyorum. Ama elimden gelen birşey yok. Bu evlilik olmasa da seninle olacağı garanti değildi. Tamam seviyorsun ama ben hiçbir şey hissetmiyorum sana karşı. Ya biz seninle birlikte büyüdük, birlikte top oynadık, birlikte çimenlerden yuvarlandık. Yeri geldi bana abilik yaptın."

Çenem titrerken başımı iki yana salladım. "Ben sana başka gözle bakamam."

Sinirle yumruğunu duvara geçirdi.

"O zamanda koruyordum seni, o zamanda kimsenin dokunmasına dayanamıyordum. O zamanda senin topunu alanları sen yokken dövüyordum. Sen hastayken odanın camındaki bebeği oraya kim bıraktı sanıyorsun!"

Şaşkınlıkla ona baktım. O bebek. En fazla sekiz yaşında felandım. Fazla oynayıp terlediğim için hastalanmıştım ve yataktan çıkamayacak vaziyetteydim. Camdan mahalledeki çocukları izliyordum. Yine zar zor kalkıp çocukları izleyeceğim sırada hep çok istediğim bebeği camımın önünde bulmuştum. Evdekilere ise Seher'in verdiğini söylemiştim. Demek o bırakmıştı. Gözlerim dolarken ona baktım.

"Hala duruyor biliyor musun?"

"Biliyorum" dedi sesini inceltirken. "Hala ona sarılıp uyuyorsun."

Şaşkınlıkla ona baktım. Ardından çaresizce başımı yere indirdim. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Ona hiçbir şey hissetmediğim için kendime bir kez daha kızmıştım. Belki ilerki zamanlarda sevebilirdim. Beynim yerinden çıkacak gibiydi. O ise sadece gözlerini gözlerime odaklamış benden çıkacak tek bir cümleye muhtaçtı.

"Git artık" diyebildim sadece. "Kaçarsak ölürüz."

Acılı bir kahkaha attı ve yine acılı gözleriyle gözlerime baktı.

"Kaçmazsakta öleceğim. Ona ait olduğunda ben zaten öleceğim Feride!"

Başımın dönmesiyle elimi başıma koydum ve dengemi sağladım. Bünyem bile dayanmıyordu artık bu olanlara. Kendime gelerek ona baktım.

"Evlenirsem Ali evlenmezsem sen öleceksin öyle mi?"

"Seçim senin" diyerek ellerini havaya kaldırıp indirdi. Çok güzel bir seçim sunmuş gibi birde seçim yapmamı istiyordu. İkinizde geberin diyerek kaçmak en iyisi olsa da aklıma daha iyi bir fikir gelmişti.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin