Şu pozisyon dünyanın en güzel pozisyonu olabilirdi. Uyuyan bir Mehmet, ortamızda minik bir Ömer, onlara hayran hayran bakan bir ben.
Sabaha kadar Mehmet'in başında beklediğim için uykusuzluktan ölsem de şuanda önemli olan oydu. Dikkatle alnına uzandım. Ateşi biraz daha düşmüş gibiydi. Kendini iyi hissetmese de onu mutlu uyandırabilirdim.
Ömer'i kucağıma alarak Mehmet'in karnının üzerine yatırdım. Ardından baş ucuna yaklaştım ve saçlarını okşadım.
"Dünyanın en uykucu babası, lütfen artık uyan. Hey sana diyorum."
Gözlerini bir sürü öpücük kondururken gülümsedi. Bende gülümseyerek yanaklarını sıktım. Ardından gözlerini açtı ve dudağıma bir öpücük kondurdu. Rengim kırmızıya dönerken artık bunun normal olduğunu tekrarladım kendime.
"Ne kokuyor burası" dedi mırıldanırken.
Kıkırdayarak kulağına fısıldadım.
"Kucağında bir kokarca var."
Başını kaldırırken şaşkınlıkla Ömer'e baktı.
"Ne yiyor bu çocuk böyle?"
Ben kahkaha atarken onu karnından göğsüne çekti ve öptü.
"Şu güzelliğinin altında bir pislik barındırıyorsun."
Kaşlarımı çatarken koluna vurdum.
"Öyle demesene bebeğimize."
"Ama öyle. Şuna bak. Tüm odayı kokutmuş."
"Her güzelin bir kusuru vardır" dedim sırıtırken.
Gözlerini devirirken kahkaha attım ve ciddi durmaya çalıştım.
"Kimse oğluma boklu diyemez."
Oda sırıtırken beni kendine çekti ve burnumu sıktı. Eline vurarak geri çekildim.
"Acıyor vicdansız!"
Kahkaha atarak Ömer'i yatağa bıraktı.
"Al şu kokulu oğlunu temizle sen önce."
"Oğlumun kokusuna kurban ol sen."
"Oğlomon kokosono korbon ol son" diye taklidimi yaparken arkasından yastık fırlattım.
"Eşek" diye fısıldadım kendi kendime sırıtırken. Ardından Ömer'in altını açtım. Tamam haklıydı biraz fazla kokuyordu ama o bile itici gelmiyordu ki bana. Yeniden sırıtırken Ömer'e fısıldadım.
"Poponu yesin senin baban."
-----
Ömer'i uyutup salona geldiğimde Mehmet restorandakilerle konuşuyordu. Bayadır gidemediği için işlerini telefondan yürütmeye çalışıyordu haliyle.
O konuşurken bende mutfağa girip sabah erkenden onun için yaptığım çorbayı ısıttım. Tepsiye yerleştirirken yanına iki dilim ekmek ve su koydum. Salona geldiğimde koltuğa uzanmış, üzerine battaniye örtmüştü.
"İkinci bebeğimi yedirmeye geldim."
Şaşkınlıkla bana baktı.
"Sen mi yedireceksin gerçekten?"
"Evet ne olmuş" diyerek tepsiyi kucağına bıraktım. Ardından koltuğun yanına bir sandalye çekerek tepsiyi geri aldım. Oturur pozisyona geçerken hala ciddi miyim diye bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
General FictionSevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana hakim olmasına izin vermeyecektim. Ona direnecektim. Asıl eğlence şimdi başlıyordu. Zorla güzellik...