Ağaca yaslanmış manzarayı izlerken Esma bana çiçek topluyordu. Sıcaklardan bunalınca Esma abla tepelere çıkalım diye ısrar etmiş, birde ağaca salıncak yaptırmıştı.
"Bak abla bir sürü çiçeğimiz oldu."
Gülümseyerek papatyaları elbisemin eteğine doldurdum.
"Gel hadi sana papatyadan taç yapmayı öğreteyim."
"Yaşasın!" diye bağırarak ellerini çırptı.
Biraz anlatıp yaptıktan sonra "sanada yapalım abla" diyerek biraz daha papatya toplamaya gitmişti. Hava oldukça sıcak olmasına rağmen burası çok güzel esiyordu. Uzun zaman sonra bu huzurlu yer iyi gelmişti.
"İşte ikisi de hazır" diyerek küçüğünü Esmaya büyüğünü kendime takmıştım.
"Yaşasın! Prenses olduk biz" diyerek gülümsedi.
Saçlarından öptükten sonra küçük sepetteki kirazları çıkardım.
"Hadi ye bak, buz gibi."
Gülümseyerek iştahla yemeye başladı. Hemen yanımızdaki ağaca salıncak yapmıştık. İki ağaç arasına ip takıp içinede örtü sermiştik. Oldukça güzel ve rahat görünüyordu. Esmayı güzelce oturttuktan sonra sallamaya başladım.
Uzun süre salladıktan sonra kucağına aldığı kirazlar bitmişti. Keyifle yayılıp "sende gelsene abla" diyerek elini uzattı.
"İkimizi taşımayabilir, sen sallansan daha iyi sanırım" diyerek popomu gösterdim. Esma küçük inci dişleriyle keyifle küçük bir kahkaha atarak ısrar etti. "Birşey olmaz abla hadi lütfen."
Bu küçük cadalozun susmayacağını anladığımda "kay bakalım" diyerek yanına doğruldum. Esma omuzuma yatmış ayağıyla ağaçtan güç alarak bizi sallıyordu. Başta iyi güzel sallanıyorduk ama Esma hızlandığında bunun olacağını anlamıştım. İkimizde sırt üstü yere kapaklanmıştık. Kesinlikle kalça kemiğimi kırmış olmalıydım. Ama bunun aksine düşüş anımız komik olduğu için yattığımız yerde kahkahalar atmaya başlamıştık. Birbirimize bakarak bir beş dakika kadar güldükten sonra "iyi misin?" diye sordum.
"Gayet iyi gözüküyor."
Korkuyla kafamı yukarıya kaldırdığımda bana tersimden bakan Ali ile göz göze geldik. Hızla yattığım yerden kalkıp üzerimi ve havaya kalkan eteğimi düzelttim.
"Se-senin ne işin var burada?" sesim sert çıkmıştı. Esma ise şaşkınlıkla bize bakıyordu.
"Seninle konuşmaya size gelmiştim. Ama sen evde olmayınca annen burada olduğunu söyledi. Sanırım bana anlatman gereken birşeyler var."
Sinirle salıncağı düzelttim ve Esma'yı kucağıma alarak içine oturttum.
"Sen burda sallan ben hemen geliyorum ablam."
Hala şaşkınlıkla bana bakan Esma zar zorda olsa başını salladı. Salıncağın olduğu yerden biraz uzak biryere yürüdüm. Ali'de peşimden geliyordu. Esmayı görüş hizama aldıktan sonra Aliye döndüm.
"Konuşmak istemiyorum."
"Konuşacaksın" dedi öfkeyle. "O gece nereye gittiğini neler olduğunu tek tek anlatacaksın."
"Zorunda değilim!" diye çıkıştım.
Gülümseyerek elini beline koydu.
"Öyle mi? Babana anlatmak zorunda kalırsın o zaman."
Sinirle sağ ayağımı yere vurdum.
"Senden nefret ediyorum."
"Nefrette bir duygudur" diyerek gülümsedi ve bana bir adım daha yaklaştı ve üstüne bastırarak "anlat" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
General FictionSevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana hakim olmasına izin vermeyecektim. Ona direnecektim. Asıl eğlence şimdi başlıyordu. Zorla güzellik...