Bu gün Ece'yi yolcu edecektik. Mehmet serumdan sonra daha iyiydi. Bu küçük hastalık aslında bize zor günlerde nasıl birlik olacağımızı göstermişti. İster istemez biraz daha yakınlaşmıştık.
Ece Ömer'i severken Mehmet Ece'nin annesi ile sohbet ediyordu. Üvey babası gelmesini kabul etmişti. Çünkü karısından vazgeçmek istemiyordu. Annesi çayları tazelemeye gittiğinde Ece'ye yaklaştım.
"Bir daha böyle bir delilik felan yapmak yok değil mi? Dertleşecek birine ihtiyacın olduğu zaman bir telefon uzağındayım."
"Asla yok" diyerek gülümsedi. "Senin içinde öyle. Bu iki beyden biri seni üzerse hemen bana ispiyonluyorsun."
Gülümserken Mehmet'e baktım. Kaşlarını kaldırmış "hı tabi tabi" der gibi bakıyordu.
"Uçak kaçta?" diye sordu Mehmet.
Ece saate baktıktan sonra "üç saatimiz var" diye yanıtladı.
"Hadi siz çıkın yavaştan, anca yetişirsiniz."
"Ama ben sizden nasıl ayrılacağım?" dedi Ece dudaklarını büzerken.
"Bir de bana sor, tek arkadaşımdın."
Ece ayağı kalktığında bende kalktım ve sımsıkı sarıldık. Evet onu özleyecektim.
Ardından annesine hazırlanması için seslendi. Annesi de hazırlandıktan sonra son bir bardak çayımızı içip ayaklandık. Ece arabasını sattığı için havaalanına biz götürecektik. Annesi öne yerleşirken Ece ve ben arkaya oturduk. Ece Ömer'i hala kucağından indirmemişti. Onu kesinlikle özleyecekti.
Havaalanına geldiğimizde ortam daha bir hüzünlenmişti sanki. Arabadan indiğimizde valizlerini havaalanının kapısına kadar taşıdık. Ardından vedalaşma zamanı gelmişti. Birbirimize sımsıkı sarıldık.
"Herşey için çok teşekkür ederim" dedi sırtımı sıvazlarken.
"Asıl ben teşekkür ederim" dedim ondan ayrılırken. "Sık sık aramayı unutma."
"Seni bilmem ama Ömer'in doğumuna şahit olmuş biri olarak yeri bende çok farklı. Onun sesini duyacağım ve sende sık sık resmini yollayacaksın."
"Söz" dedim yeniden gülümserken. Ardından annesi ile vedalaştım. Onlar içeri girerken son bir kez el salladım. Tek arkadaşımda gitmişti.
Arabaya geldiğimizde içimde bir hüzün vardı. Mehmet'e bakıp dudaklarımı büzdüm. Oda gülümseyerek elimden tuttu.
"Ama hala bir arkadaşın var."
Gülümseyerek elimi yüzüne koydum.
"Sende olmasan zaten."
"Halin yaman" diye devam ettirdi. O kadar güzel ve aşkla bakıyordu ki. İçime işliyordu adeta.
"Hastalıktı vedaydı derken restorana hiç uğramadım. Bugün de gitmedik bari günü bitirmeyelim. Eve gitmeyelim diyorum ne dersin?"
"Olur" dedim heyecanla. "Peki nereye gideceğiz?"
"Benim aklımda bir fikir var aslında."
"Neymiş o?"
"Atla arabaya."
"Yine mi sürpriz?"
"Yine sürpriz" dedi göz kırparken. Ardından arabaya bindi.
Yolda Ömer'i emzirip uyuttuğumda merkeze gelmiştik. Merakla ne yapacağımızı düşünerek etrafı inceledim. Bir mağazanın önüne park ettiğimizde aynadan Mehmet ile göz göze geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
General FictionSevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana hakim olmasına izin vermeyecektim. Ona direnecektim. Asıl eğlence şimdi başlıyordu. Zorla güzellik...