Kahvaltımızı yaparken Firdevs anne heyecanlı heyecanlı gençlik yıllarını anlatıyordu. Bu muhabbetten sıkılmış bir şekilde tabağımdakiler ile oynarken, Ömer odada uyuyordu. Bazı sahneler yine kafamda canlansa da düne göre daha iyiydim.
"Anne biz Feride ile dışarı çıkacağız bugün."
"Nereye oğlum? Daha doyamadım ben size."
"Ali'nin mezarına."
Firdevs anne şaşkınlıkla bana baktı. Göz göze gelmek istemeyerek gözlerimi kaçırdım. Mehmet devam etti.
"Oradan Feride'nin annesinin evine gideceğiz. Esma ile görüşmek istiyor."
"Nasıl isterseniz oğlum" dedi başını sallarken.
Kahvaltımız bittiğinde Firdevs anne ayağı kalkınca yüzüne bakmadan elindeki tabağı aldım.
"Ben toplarım."
Mahçup bir şekilde başını salladı. Mehmet ile birlikte koltuklara geçerek sohbet etmeye devam ettiler. Ben ise mutfağı toplayıp yukarı çıktım. Üstümü değiştirirken Ömer mırıldanmaya başladı. Onuda emzirdim ve üzerini değiştirerek aşağı indim.
"Biz hazırız."
"Hadi çıkalım" dedi Mehmet ayağı kalkarken. "Evde eksik birşey var mı?"
"Yok oğlum, güvenliklere aldırıyorum lazım olunca ben."
Başını sallayarak elimi tuttu. Firdevs anne tuttuğu elime bakarken dışarı çıktık ve arabaya bindik.
"Köyün yollarını yapmışlar" dedi Mehmet aynadan bana bakarken.
"Evet şimdi fark ettim bende" dedim başımı cama doğru uzatırken. Ömer ile oynaya oynaya mezarlığa varmıştık. Çok uzak bir yerde değildi. Arabadan inerken sanki o hala yaşıyormuşta, biz yanına gidiyormuşuz gibi hissettim.
Bana zorla sahip olmuştu ve bu evde yaşadığım süre boyunca bana o kadar acı vermişti ki, ölüsünden bile korkuyordum. Özcan onu öldürmeseydi yine o evde yaşıyor olacaktık. Ömer bizimle olacaktı, Mehmet ise Seher veya başka biri... Acaba çocuk doğduktan sonra Ali ile anlaşabilme ihtimalimiz var mıydı? Bence yoktu. O yine takacak birşey bulurdu.
"Hayatım hadi duymuyor musun beni?"
"A pardon dalmışım. Geldik mi?"
Oflayarak aşağı indi ve kapımı açtı.
Ömer'i onun kucağına verirken topuklularla aşağı indim ve elini tuttum. Mezarlıkların içinden geçerek Ali'nin mezarını bulduk. Zaten o kadar özenli bir mezarlıktı ki, uzaktan bile fark ediliyordu. Hemen yanındada ağanınki vardı. Bu hiç aklıma gelmemişti.
Mezarlığın yanına geldiğimizde Mehmet eğilerek babasının toprağına dokundu. İki nefret ettiğim insan bir arada fakat bir o kadar hareketsiz ve sessiz. Ölüm ne garip bir şeydi. Bende Mehmet'in yanına eğildim ve onlar için birşeyler okuyarak dua ettim. Her ne olursa olsun oğlumun babasıydı. Hiçbir yakınlaşmamız olmasa daha bile kocamın kardeşi. Ne garip bir bağlantıydı bu böyle. Ne değişik bir hayatım vardı benim.
Elimi Mehmet'in omuzuna koyduğumda gözlerinin dolduğunu gördüm. Kucağındaki Ömer'e bak bu baban bile diyemiyorduk. Oda kabul edemiyordu bunu. Mehmet'ti Ömer'in babası. Sonuç ne olursa olsun Mehmet'ti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
General FictionSevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana hakim olmasına izin vermeyecektim. Ona direnecektim. Asıl eğlence şimdi başlıyordu. Zorla güzellik...