50.Bölüm

58.8K 2.2K 286
                                    

Mehmet bugün erkenden restorana gitmişti. İşlerinin yoğun olduğunu ve geç geleceğini söylemişti. Bu gün Mehmet'in doğum günüydü ve benim aklımda çok güzel planlar vardı. Onun için bugün o gider gitmez çarşıya çıkmış, akşam için birkaç şey almıştım. Bununla birlikte bir farklılık olsun isteyerek saçlarımı kısa kestirmiş, daha güzel bir sarıya boyatmıştım. Bunlar bana uzak şeyler olsa da artık yeni bir Feride geliyordu.

Sonrasında Mehmet geç geleceği için tüm günü Ömer ile oynayarak geçirmiştim. Oğlum artık büyüyordu. Yavaş yavaş o yeni doğmuş bebek tipi gidiyordu. Büyüdüğüne dair sevinsem de bu hallerini özleyeceğim için bir yandan üzülüyordum.

En güzeli de artık beni tanıyordu. Yanındayken bana olan ilgisi çok daha yoğundu. Mehmet bunu ara ara kıskanıp triplense de benim oldukça hoşuma gidiyordu. Şanslıydım ki gece sürekli uyanıp burnumdan getiren bir bebek değildi. Ara sıra her bebek gibi uyansa da karnı doyunca geri uyuyordu.

Ömer'i doyurduktan sonra bende birşeyler atıştırdım. Ardından yeniden kitaplarıma daldım. Saatin altı olduğunu görünce yavaştan başlamam gerektiğini düşündüm. Bu planı hazırlamam pekte kolay olmamıştı.

Öncelikle Ömer'i bırakacak kimse olmadığından güvenebileceğim tek kişiye söyledim. Kime mi? Kırk yıl düşünseniz aklınıza gelmeyecek birine. Mehmet'in restoranında çalışan adının Özlem olduğunu öğrendiğim minyon tatlı kıza. Kırk kat yabancıydı belki ama Mehmet temiz bir kız olduğundan bahsediyordu. Bir akşamlık idare edebilirdi. Ona iki saate döneceğimizi söyleyip Ömer'in uyuyacağını, yalnızca uyanırsa bakmasını rica ettim. Sağolsun oda beni kırmadı. Bir saat sonra Özlem onu gelip alacaktı ve restorana götürecekti. Mehmet'ten bir şekilde izin almıştı.

Mehmet'i aradığımda restorandan çıktığını, küçük bir işi olduğunu, onu halledip sekiz gibi evde olacağını öğrendim. Ardından hemen Özlem'i arayıp nerede olduğunu sordum. Oda Mehmet'in arkasından çıktığını, kısa sürede geleceğini söyledi. Şimdi tek yapmam gereken hazırlanmaktı.

Tabi ki Mehmet'in seçtiği beyaz elbiseyi giyecektim. Bununla dışarı nasıl çıkacağım hakkında bir fikrim olmasa da, bu gece özel bir geceydi. Elbisemi ütüleyip giyerken Ömer gerneşip durduğu yatakta beni izliyordu.

"Nasıl olmuşum anneciğim? Babanın dili tutulacak dili."

Saçlarımı tararken alıştığım üzere tarağı uzun uzun aşağı çekiyordum fakat saçlar yarıda bitiyordu. Uzun zamandır saçlarım kısa olmamıştı ama bu değişim bana da iyi gelmişti. Ardından saç kurutma makinesiyle banyoda güzelce tarakla düzelttim. Gayet hoş görünüyordu.

Asla kullanmayı bilmesemde bugün kuafördeki kadından makyaj hakkında birkaç bilgi almıştım. Aklıma getirerek makyaj paketini açıp içindekileri inceledim. İlk önce fondöten olduğunu hatırladığım şeyi güzelce yüzüme yedirene kadar sürdüm. Ardından göz kalemi ve rimel sürdüm. Bu rimel denen bulaşıcı şeyi iki yıkama sonucu başarmış olsamda gayet hoş olmuştu. Bunun yeterli olacağını düşünerek kırmızı olan ruju dudaklarımda gezdirdim. Gözüme oldukça güzel gelmiştim. Ardından büyük şişe parfümü üstüme sıkarak banyodan çıktım. Odadaki boy aynasında kendimi incelerken kapı çaldı.

Ömer'i battaniyesine sarıp aşağı indirdim. Kapıyı açtığımda gelen tam tahmin ettiğim gibi Özlemdi. Şaşkın gözlerle beni süzerken küçük bir kahkaha attım.

"Çok güzel olmuşsunuz."

"Çok teşekkür ederim. Ömer'i yeni emzirdim. Hemen acıkmaz. Uykusuda var. Birazcık sallarsanız kolayca uyuyacaktır. Onun haricinde birşey soracak olursan Mehmet'i ararsın."

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin