Ertesi sabah erkenden kalkıp çarşı yoluna koyulduk. Annem zorla bir o mağazadan bir o mağazaya sokup, nerede pul taş gördüyse denettirmeye çalışıyordu. Kime süslendiğimi bilmemem de ayrı bir ironiydi. Zar zor çıkardığım elbiseyi askıya asıp görevliye verdim.
"Ana ben bunların hiçbirini beğenmedim."
"Kız o kadar çeşitten neyini beğenmedin. Baban ne dedi sana? Çocuk değilsin artık daha kadınsı bir elbise alacağız sana. Görücü gelecek görücü farkında mısın?"
"Ben farkındayım da ben evlenmek felan istemiyorum siz bunun farkında mısınız? Çocuk değilsin diyorsun bir de!"
Koluma yediğim cimcikle acıyla inledim.
"Milletin ortasında bana bağırma gösteririm ben sana eve gidince." Ardından görevliye döndü. "Kızım sen şu mor olanı paketle bize."
Sinirlerim tavan yaparken annemi beklemeden dükkandan çıkıp yürümeye başladım. Biraz sonra annem yarı koşar gibi yanıma geldi.
"Bekle kız birde pabuç alalım altına."
Zorla sokulduğum yirminci mağazadanda siyah üzerine fiyonklu bir pabuç alıp evin yolunu tuttuk. Nesi vardı sanki benim rahat şalvarımın. Ama pardon ağanın gözüne güzel gözükmemiz gerekiyordu. Satılık kurban çıkarıyoruz ya.
Eve vardığımızda poşetleri dolabın içine sokuşturdum. Bu yorgunluğun üzerine bir de dip bucak ev temizleyecektik. Suları hazırladıktan sonra annemle başladık evi temizlemeye. Babamın dediği gibi tüm kapı ve pencereleri açtım. Koltukları silmekten tutun pencerelere kadar heryeri temizledik. Ayakta duracak halim kalmamıştı ve babamda gelmek üzereydi. Son düzenlemeleri yapıp sofrayı kurmak için mutfağa girdim.
Sofra dün akşamki kadar sessiz değildi.
"Oh oh evde mis olmuş. Çıktınız mı çarşıya?"
"Çıktık baba."
"Güzel birşey aldınız inşallah, getir bakayım hele."
"Hemde ne güzel" diye atladı annem. "Prensesler gibi olacak içinde. Hanımefendi beğenmedi tabi de. Gönlü yok ya herşey ters geliyor."
Anneme kaşlarım çatık bir bakış attım.
"Herkes gönlü varken mi evleniyormuş canım. Evlendikten sonra seversin. Biz severek mi evlendik. Televizyondan öğreniyorsunuz bunları dimi siz. Onuda yasaklayacağım size. Git giy gel."
Sabrım gerçek anlamda taşmıştı artık.
"Giymek istemiyorum baba."
Elindeki çatalı sertçe masayı vurup tekrar etti.
"Git giy gel."
"Giymeyeceğim."
Ayağı kalkarak benide çekerek ayağı kaldırdı.
"Defol git giy gel, çabuk."
Gözlerim hızla dolup akmaya başlarken babamın tuttuğu kolumdan kurtularak tekrar ettim.
"Giymeyeceğim."
Beklediğim gibi olmuştu. Yüzüme okkalı bir tokat patlattıktan sonra beni odaya doğru itti.
"Yarın giymede göreyim arsız! İyice şımardınız siz."
Ağlayarak yatağıma yattım ve kendime hakim olmaya çalıştım. İçeride konuşulanlar ise net duyuluyordu.
"Sen biran önce ver bu kızı bak başına iş açacak bu kız. Görüyorsun dimi nasıl saygısız birşey oldu."
Babamın en büyük destekçisi babaannemdi. Eee kimin oğluydu değil mi? Ardından babam anneme de bağırdı.
"Topla sende şuraları yarında misafirlerin yanına suratı beş karış çıkmasın elimde kalır."
Ne yapacağım diye kendimi yerken kapı açıldı. Gelen Esmaydı.
"Abla" koşup gelerek yanıma uzandı.
"Sen bizim evden gidecek misin? Babam seni neden göndermek istiyor?"
Küçük bedenine sarılırken saçlarından öptüm.
"Bilmiyorum ablacığım bilmiyorum. Ama seni yalnız bırakmam söz. Yine oyunlar oynarız, seni görmeye gelirim sürekli."
"Gitmesen olmaz mı hiç?"
"Bende istemiyorum gitmek ama babam böyle istiyor. Hem seneye sende okula başlayacaksın. Evleneceğim yer zenginmiş. Babam yok dese de ben seni sonuna kadar okutacağım. Güzel bir meslek sahibi olacaksın. Benim kaderimi yaşamayacaksın. Söz veriyorum ablacığım."
Gözlerim ne ara ıslandı bilmiyordum. Ama madem zengin yere gideceğiz bir işe yaramalıydı. Esmayı da babama yem etmeyecektim.
Annem ise hala yatmamıştı. Büyük ihtimal yarınki misafirlere hazırlık yapıyordu. Nasıl bir hayatın beni beklediğinden habersiz gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
General FictionSevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana hakim olmasına izin vermeyecektim. Ona direnecektim. Asıl eğlence şimdi başlıyordu. Zorla güzellik...