52.Bölüm

52.7K 2.1K 63
                                    

Ömer'in ağlayışlarıyla, zor ve bir o kadar baş ağrılı geçen yolumuz nihayet bitmişti. Beş dakikaya köy yoluna girecektik. Buna hazır mıydım gerçekten bilmiyordum. Saat sabaha karşı beş felandı. Ömer sayesinde sık sık mola vermiştik. Neden böyle yaptığı hakkında ise hiçbir fikrim yoktu.

Bir yıl sonra gelmiş olmanın verdiği hisle dikkatle etrafı inceledim. Görsel olarak pek birşey değişmemişti. Değişen benim. Dış görünüşüm, hayatım, fikirlerim.

Kucağımda uyuyan Ömer'e baktım. Gittiğimde karnımdayken şimdi kucağımdaydı. Mehmet olmasaydı Ömer burada yaşıyor olacaktı. Ben ise öbür tarafta.

Yeniden içime sıkıntılar çökerken köyün tam ortasındaydık. Etraftakiler şaşkınlıkla arabanın içine bakarken ister istemez eğilme ihtiyacı hissetmiştim. Burada haberlerin çok çabuk yayıldığını biliyordum. Bunca insan tüm olan bitenin farkındaydı. Ben ise onların gözünde kocasının abisini ayartan bir kadından fazlası değildim.

Konağın önünde durduğumuzda güvenlikler koşarak kapımızı açtı. Ömer'e sımsıkı sarılırken Mehmet'e bakarak arabadan indim. Mehmet kimseye aldırış etmeden elimi tutarak içeri girdi. Avluya girdiğimizde yumruğumu sıktım.

*
"Siz Şevket kızı Feride Hanım. Ali Altay'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?"
*

Kafamda canlanan sahneler üzerine derin bir nefes alarak yürümeye başladım. Bu kez gözüm evin yanındaki ahşap ardiyeye gitti. Yenilenmişti.

*
"Aç şu kapıyı aç!"

"Akıllanana kadar burada kalacaksın. Kardeşleri bile birbirine düşürdün. Seni utanmaz!"
*

Nasılda sığınmıştım Mehmet'e. Nasılda yanmıştı canım...

*
Beni kitledi. Çok bağırdım ama açmadı. Uykum gelmişti. Uyuduğumda kolumda hissettiğim acıyla uyandım. Nasıl oldu bilmiyorum. Ayağı kalktım bağırdım ama kimse duymadı. Kurtulamayacağımı anlayınca oturup ölmeyi bekledim.
*

"Hayatım iyi misin?"

İrkilerek Mehmet'e baktım. Olumlu anlamda hızla kafamı salladım. İyi değildim. Hemde hiç iyi değildim. Biz daha kapıyı çalmadan yüzünü görmek istemediğim o kadın kapıyı açmış, bize doğru geliyordu.

"Oğlum! diye koşarak atladı Mehmet'in boynuna. Mehmet'te özlemişti besbelli. Ne olursa olsun annesiydi. Firdevs anne oğlunu hasretle öperken yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Hem kendine, hem oğullarına, hem bize yazık etmişti. Saçma sapan bir töre uğruna mahvetmişti ailesini. Geriye kalan koskocaman bir evde darma duman olan hayallerdi.

Oğlundan ayrıldığında mahçup gözlerle bir bana bir Ömer'e baktı. Ömer'e uzandığında bir an vermek istemeyerek Mehmet'e baktım. Onaylarcasına başını salladı. Tereddütle kucağına verdim. Yüzünü inceleyerek kokladı.

"Aliiim" diye ağlamaya başladığında korkuyla Mehmet'e baktım. Ömer ağlamaya başlayınca hemen uzanıp kollarının arasından çektim. Ali'yi de bizi de bu hale getiren bu kadındı. Şimdi ağlıyor ise kendi yaptıklarına ağlıyordu.

Göz yaşlarını silerek toparlanmaya çalıştı.

"Hadi içeri geçin, birşeyler hazırladım size."

İçeri girdiğimde salona doğru ilerledik. Kafamı çevirdiğimde kalbimden vurulmuşa döndüm.

*
"Ali cevap ver Ali! Ali şimdi değil. Ali lütfen uyan Ali. Sana söylemem gereken çok önemli birşey var Ali şimdi değil!
*

Nefes alışlarım hızlanırken tam düştüğü yere baktım. Ellerimin titremeye başladığını hissedince Ömer'i Mehmet'e verdim. Bir aksilik olduğunu anlayınca elini belime koydu. Kaç kere hırpalandım bu salonda. Kaç kez dayak yedim.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin