59.Bölüm FİNAL

92.3K 2.4K 318
                                    

Pembe duvarın üzerine çizdiğim bulutların içini doldururken Mehmet'e baktım.

"Hayal ve ben odasını çok beğendik. Bence harika oldu. Ama bu bulutları tavana çizseydik daha hoş olmaz mıydı?"

"Hayal ve sen çok hayal kuruyorsunuz" dedi sırıtırken.

"Çok komiksin" diyerek gözlerimi devirdim. Gülümseyerek arkadan belime sarıldı ve çenesini omuzuma koydu. Elleriyle karnımı tutarak fısıldadı.

"Şaka yapıyorum sevgilim. Ama bence böyle tam bir prenses odası oldu. Resminde fena değilmiş. He bide şu isim konusunu tekrar mı konuşsak?"

Kollarından çıkarak dudaklarımı büzdüm.

"Hayır hayatım ya ısrar etme işte vazgeçmeyeceğim. O benim hayalim."

"Ama güzelim sen o benim hayalim derken bile hayalin mi bebeğin mi olduğunu bile ayırt edemiyorum ben."

Yavaşça alnına vurarak gülümsedim.

"Çok konuşma hadi camları açıp çıkalım kurusun boya. Sonrada güzelce yerleştiririz. Odayı bitirdik ve yalnızca iki ayımız kaldı."

Yanaklarımı avuçlarımın arasına alıp gülümsedi.

"Şaka maka çok az kaldı ya. Git gide heyecanlanıyorum ben."

Yanaklarını sıkarak sırıttım.

"Bende çok heyecanlıyım yakışıklı kocam benim."

Alnımdan öperek her gün yaptığı gibi uzun uzun odaya baktı. Kızımız geliyordu. O benim hayalimdi. Yıllar önce kurduğum bir hayalim.

Hayatta herşeyin bir sebebi olduğuna inanırım ben. İyi şeylerin içinden kötü sonuçlar, kötü şeylerin içinden iyi sonuçlar çıkabiliyordu. Hayatta ne zaman ne olacağı gerçekten hiç belli olmuyordu.

Bu berbat hayatımdan nasıl böyle mükemmel bir hayat çıktığı konusunda ise hiçbir fikrim yoktu. Firdevs annem bile o kadar değişmişti ki, sanki başka bir aileye gelin gelmiş gibi hissediyordum.

Bugün Firdevs anne yemeğe gelecekti. Özenle hazırladığım çeşit çeşit yemekleri sofraya dizerken Ömer'e baktım. Yerde yatan Mehmet'in üzerine çıkmış saçlarından tutup zıplıyordu. O minik pamuk büyümüş yürüyebiliyor, koşabiliyor, hatta zıplayabiliyordu.

Aslında şu tablo bile anlatıyordu bana hayatımı. Şu tabloyla bile ne kadar mutlu olduğumu hissediyordum. Mükemmel bir eşim, mükemmel bir oğlum ve mükemmel olacağından emin olduğum güzel kızım.

On sekiz yaşında iki çocuk annesi olmak. Duyulduğunda pekte hoş gelmiyordu kulağa belki. Ha yaşadıklarımdan kendimi yirmi beş hissediyordum orası ayrı tabi. Ömer daha çok küçüktü ve peş peşe olmaları beni oldukça zorlayacaktı. Ama Firdevs anne bakıcı konusuna kızmış ve "Ben ne güne duruyorum canım?" diye isyan etmişti. Ömer ile arası iyiydi ve çoğunlukla bana yardım etmeyi göze almıştı.

Hal böyleyken bende son günlerimin tadını çıkarıyordum. Kocaman karnım o kadarda itici gelmiyordu artık bana. Ömer'e hamileyken babası belli değil gibi hissediyordum ve sürekli saklama ihtiyacı duyuyordum. Özellikle Mehmet'in yanında evli değilken yaşamak çok daha zordu. Ama şimdi benimde çocuklarımında bir sahibi vardı. Ve ben ona deliler gibi aşıktım.

Kapı çaldığında koşarak kapıyı açtım. Firdevs anne kapıyı açtığım gibi derin bir nefes alarak yemek kokusunu içine çekti.

"Bizim gelin yine döktürmüş."

"Sorma anneciğim sabahtan beri çok uzaktan geliyormuşsun gibi hazırlık yapıyor sana."

Kaşlarımı çatarak yerde yatan Mehmet'e baktım. Ömer de çok birşey anlıyormuş gibi sırıtarak bana bakıyordu. Bu haline elimi uzattım.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin