Zamanın o kadar hızlı aktığını hissediyordum ki bazen...
Ömer'im altı aylık tosun paşa olmuştu. Kocaman gözleri ve pamuk teniyle dünya yakışıklısı bir oğlan büyüyordu gözlerimin önünde. Bir yandan bize olan desteğini zerre kadar ihmal etmeyen muhteşem babası, bir yandan büyük bir değişimle kendi kızı gibi davranan Firdevs anne. Çektiğim binbir eziyetten sonra çok güzel bir ailenin içindeydim. Buraya gelene kadar yaşamadığım acı kalmamıştı belki ama Ömer'imin bir gülüşüne unutuyordum içimde kopan fırtınaları.
Bugün ise oğluşumla telefonda Ece teyzesi ile konuşmuştuk. Orada yeni bir hayat kurmuştu. Güzel bir işi, güzel bir evi vardı. Hatta ciddi olarak görüştüğü biri. Bu kararına oldukça sevinmiştim. O iyi bir kızdı ve en güzelini hak ediyordu.
Mehmet artık işinde düzenli olarak çalışıyordu. Sabah dokuz gibi gidip, akşam altı gibi eve geliyordu. Düzenimiz yavaş yavaş otururken Firdevs anneyide sık sık bize çağırıyordum. Oda yeni evinden oldukça memnundu.
Ocağın altını kısarak yemeğimin tadına baktım. Enfes olmuştu! Yemek işindede git gide seviye atlıyordum. Eee ev hanımı olmak bunu gerektirirdi.
Ha şu değişim konusuna gelirsek. Çok daha özenli ve güzel giyiniyordum. Durumumuzun iyice düzelmesiyle alışverişe daha çok zaman ayırıyordum. Daha da ilginci makyaj yapmayı bile öğrenmiştim. Abartmadan yapıyordum birşeyler işte. Eskiye göre daha fazla sosyaldim. Ömer'i önüme takıp istediğim yere gidip geziyordum. Burada beni kimsenin tanımaması, geçmişimi kimsenin bilmemesi beni rahatlatıyordu.
Hava değişiminin gazabına uğrayan ben kendimi pek iyi hissetmiyordum. İşlerimi halledince bir doktora gözüksem iyi olacaktı. Bitki çayımı karıştırırken salondaki tekli koltuğa oturdum. Bir yandan kitap okurken bir yandan çay yudumlamak sanırım yapabildiğim en huzur verici şeylerdendi. Ta ki Ömer'in sesini duyana kadar.
Huzuruma kısa bir ara vererek yukarıya çıktım. Beni görür görmez yeni uyanmış şişik gözleriyle gülümseyen kar tanesini kucağıma alarak boynundan öptüm. Cennet kokuyordu ilk günki gibi. Büyüdükçe de çenesi açılıyordu tabi. Ömer ince sesiyle bir şeyler söylenirken karnını gıdıkladım.
"Bende seni seviyorum balım, evet baban bizi kıskanıyor. Aynen kesinlikle seni daha çok seviyorum."
Mehmet bunları duysa beni öldürürdü ama biraz arkasından konuşsam fena olmazdı. Çünkü Ömer onu çok fazla seviyordu ve ben bu güzel ilişkilerini kıskanıyordum. Ne var canım? Bu sidikli yokken ben vardım dimi ama?
Bu söylediğimde kesinlikle haklıydım. Midem zaten bulanırken bide bu tavşanın poposuyla uğraşmak hiç çekilir değildi.
Altını güzelce değiştikten sonra ellerimi yıkayarak Ömer'i alıp aşağı indirdim. Yemeği kapatıp Ömer'i mama sandalyesine oturttum. Önceden hazırlamış olduğum püreyi yedirmeye başladım. Küçük ağzı sürekli püskürtme peşindeydi. Biraz ağzına biraz burnuna yedirdikten sonra banyoya soktum.
Genel olarak gün içinde Ömer ile ilgileniyordum. Oda olmasa büyük ihtimal sıkıntıdan patlardım. Aslında onun açısından bu iyi bir şeydi. Ard arda öksürüğüme karın ağrısıda eklenince hastaneye gitme konusunda kararımı kesinleştirdim. Ömer'e bulaşırsa hiç iyi olmayacaktı. Üzerimi giyinip Ömer'i de giydirdim. Bir iki saatliğine Firdevs anne idare edebilirdi.
Kapıyı kilitleyerek evden çıktım. Ömer ile sohbet ede ede Firdevs anneye geldik. Kapı ilk çalışımızda açıldı. Gülümseyerek içeri girdim.
"Kapıda bizim gelmemizi mi bekliyordun?"
"İçime doğdu içime."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
General FictionSevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana hakim olmasına izin vermeyecektim. Ona direnecektim. Asıl eğlence şimdi başlıyordu. Zorla güzellik...