24.Bölüm

79.7K 2.4K 256
                                    

Bugün ikindideydi cenaze.

Ağlamaktan morarmış gözlerimle başımdaki yazmayı düzelttim. Annemlerde dahil tüm köy halkı buradaydı. Hepsi bana acıyan gözlerle bakıyordu.

Ama beni asıl mahfeden konu bambaşkaydı.

Ağa ve Mehmet, Ali'yi yıkatmaya gitmişlerdi. Onlar içinde çok zordu. Ölüm, ölmek. Bir insan için çok zor olan şeylerdi. Bunu kabullenmek, bile bile yaşamak. Hayat bu kadar kısa ve anlamsızdı işte.

Kuran bittiğinde gözüm Ali'nin düştüğü yere takıldı. Burda kaldığım sürece o sahne gözümün önünden gitmeyecekti. Yeniden ağlamaya başladığımda Seher bana sımsıkı sarıldı.

Hanife kapıda belirdi.

"Cenaze geliyormuş, camiye geçelim."

Firdevs anne uyandığından beri ağlıyor ağıtlar yakıyordu.

"Gitttiiiii, gül gibi oğlum gittiiii. Oğlum... Ali'm..."

Bu sesler herkesi ağlatmıştı. Ağladıkça bayılacak gibi oluyordum. Seher ve Hanife beni zar zor kollarımdan tutarak kaldırdı. Tüm köy ile birlikte camiye doğru yürümeye başladık.

Camiye geldiğimizde beni bir banka oturttular. Cenaze arabası camiye girdiğinde arkasındaki tabuta baktım. Birkaç gün önce uyuduğum adam cansız bedeniyle orada yatıyordu.

Biri Mehmet olmak üzere dört kişi tabutu mermerin üzerine koydu. Ezan okunduktan sonra hoca dua etti ve helallik istedi. Herşeye rağmen yine de helal ettim. Hayatımda ilk defa bir cenazeye geliyordum. Oda en yakınımdaki kişiydi. Olanları şaşkınlıkla izledim. Ağa dik durmaya çalışsada içinin yandığı gözlerinden belliydi. Bir anlık babamla göz göze geldim. Ali'nin bana satılık demesinin en büyük sebebiydi. Bunları yaşamamında. Benim böyle bir babam yoktu. Hızla gözlerimi kaçırdım.

Ali'nin gömüleceği yere uzun uzun baktım. Onu tabuttan çıkardıklarında kefenlenmiş bir şekilde görmeyi beklemiyordum. Hemen yere oturup gözlerimi kapattım.

Onu gömene kadar gözlerimi açmadım. Hoca duasını bitirdikten sonra gözlerimi açtığımda geriye kalan sadece bir mezarlıktı.

"Hadi Feride Hanım gidiyoruz."

"Gitmeyeceğim" dedim Hanife'ye bakmadan.

"Mehmet bey emrediyor."

Mehmet ile göz göze geldiğimizde kafamı salladım. Kaşlarını çattı ve ardından hadi işareti yaptı. Belliki o daha burada kalacaktı.

Tüm ev halkı arabaya binip eve geldiğimizde herkes solgundu. Kapıdan girer girmez ağa kolumdan tuttu. Yazma başımdan düşerken üzerime doğru yürümeye başladı.

"Oğlum senin yüzünden öldü."

Sinirden patlayacak gibiydi. Ne diyecektim ki? Yutkunarak bir adım geri gittim. O ise hala üstüme yürüyordu.

"Bende seni öldüreceğim."

Ne diyordu bu adam böyle. Korkuyla ona baktım.

"Baba ben..."

Suratıma yediğim tokatla duvara çarptım ve duvara sürtünerek yere düştüm.

"O herifi başımıza sen saldın! Niye söylemedin sevdan olduğunu he!"

Titriyordum.

"Be-ben onu sevmiyordum" dedim kekelerken.

Yeniden kolumdan tutup bir tokat daha patlattı.  Dudaklarımdan acı bir inleme döküldü. Canım yanmıştı.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin