27.Bölüm

69.7K 2.6K 79
                                    

İçim çıkana kadar kusarken saçlarımı tepeme topladım. Gerçekten dayanamıyordum artık. İki ayda yedi kilo vermiştim. Gün geçtikçe eriyip gidiyordum adeta.

Dün ise Mehmet kaçmayı teklif etmişti. Bu harika bir teklif olmasına rağmen korkuyordum. Bizi bulurlarsa Ali'den sonra birde Mehmet'in benim için ölmesine dayanamazdım. Bunu ona ısrarla söylememe rağmen tanıdıklarım var bize yardım edecekler deyip beni ikna etmeye çalışmıştı.

Plana göre ilk iki gün dağa çıkıp saklayanacağımızı daha sonra İstanbul'a geçeceğimizi söylemişti. Başka zaman olsa cesurca gelse de bu halimle dağ bayır kaçabileceğimi zannetmiyordum. Ama işin kötü tarafı burada kalırsamda ölecektim. Kısaca başka çarem yoktu.

Bana bir sırt çantası vermiş ve içini kıyafet gibi önemli ihtiyaçlarımı doldurmamı söylemişti. Elimi yüzümü yıkayıp odaya geçtim ve rahat kıyafetlerimden doldurmaya başladım. Bu gece kaçacaktık. Mehmet gizlice Hanife'den anahtarı alacaktı. Herşeyi hazırlamıştı. Ona güveniyordum.

Çantama bir kaç tanede kitap koymuştum. Fermuarı çekip yatağın altına sakladıktan sonra yatağa oturdum. Neler olacağını düşünerek vakit geçirmeye çalıştım. Kapının kilidi döndü ve kapı açıldı.

"Akşam yemeğinizi getirdim Feride Hanım."

Şifonyerin üzerine bırakırken gülümsedim.

"Her şey için teşekkür ederim Hanife. Keşke bu şekilde tanışmasaydık."

Gülümseyerek yanıma geldi.

"Böyle olmasını bende istemezdim. Sen çok iyi bir kızsın. Keşke kaderinde güzel olsaydı."

Ardından sarıldık. Onu bir daha göremeyecektim. Vedalaşmak istemiştim.

Odamdan çıktığında birşeyler yemeye başladım. Karnımı doyursam iyi olacaktı. Sabaha kadar koşabilirdik.

Saat gece yarısını gösterdiğinde heyecanım artmaya başlamıştı. Mehmet hala gelmediğine göre evde uyumayanlar vardı. Ne yapacaktık nereye gidecektik bizi bulacaklar mıydı, kafamda binlerce soru dolaşıyordu.

Işığı kapatıp yatağa oturdum ve beklemeye başladım. Kapı sessizce açıldığında camdan yansıyan ışıktan Mehmet'i gördüm. Sus işareti yaparak içeri girdi. Sırtında fazla büyük bir çanta vardı. Bende hızla çantamı sırtıma alarak karanlıkta ilerledim.

Ardımızdan kapıyı kapatarak çıt çıkarmadan merdivenlerden inmeye başladık. Mehmet önde ben arkada ilerliyordum. Kapıyı sessizce açtıktan sonra önce ben çıktım, kapıyı kapatmadan üzerine bıraktı.

"Bu taraftan" diye fısıldadı.

"Güvenlikler görmesin diye kenardan kenardan ilerleyerek arka bahçeye geçtik. Tarlaların olduğu kısma ilerleyerek tarlanın sonuna kadar yürüdük. Cebinden çıkardığı kesici aletle telleri kestikten sonra geçebileceğimiz bir delik açtı. Çantamı sırtımdan aldı. Önce ben geçtim. Ardımdan çantamı uzattı. Sonra kendi çantasını uzattı ve kendide geçti.

İçimde korkuyla karışık bir heyecan vardı.

"Koşabilecek misin?"

Olumlu anlamda başını salladım. Ardından elimi tuttu ve koşmaya başladık. Yola hiç çıkmadan tarlanın içinden gidiyorduk. Böyle olacağını bildiğimden elbisemin altına şalvar giymiştim. Üzerimdede kalın bir palto vardı. Sabah yağan yağmurdan dolayı tarla çamur içindeydi. O pahalı botlarım çamur patak içinde kalmıştı.

Tarlanın sonuna geldikten sonra dağa çıkan uzun ince yolu gösterdi. O tarafa koşmaya başladığımızda yokuş yukarı nefes nefese kalmıştım. Neredeyse bir saattir koşuyorduk.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin