Karakterlerimiz gelsin o zaman. Multimedia Feride :)
Ayakkabılarımı giyerken arabanın sürücü koltuğundaki Ali'ye baktım. Gülümseyerek beni izliyordu. Nişan alışverişine gitmek üzere bizi almaya gelmişlerdi. Karşı gelmemin bir işe yaramadığını anladığım için olaylara ayak uydurmaya çalışıyordum. Ali ile aramı iyi tutarsam bana dokunmaması için onu ikna edebilirdim. Ali'nin bakışları ise bana aşık olduğunu belli eden cinsteydi.
Arka kapıyı açtığımda Firdevs annem kapının önünde durdu.
"Biz dünürümle sohbet edeceğiz, hadi sen öne."
"Olmaz öyle şey siz buyurun lütfen."
"Hadi" dedi kaşlarını çatarak. Ardından gülümsedi.
İstemeyerekte olsa eteklerimi düzelterek ön koltuğa yerleştim. Ali gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Göz göze gelmemek için yol boyunca ona değil yola baktım.
Çarşıya vardığımızda arabayı müsait bir yere park etti. Esma da bizimleydi. Beşimiz ilerleyerek bir pasaja girdik. Burası oldukça lüks bir pasajdı. İlk olarak bir havlucuya girdik. Annem ve Firdevs annem havluların işlemelerine merakla bakıyorlardı. Ben ise olanlardan bir haber etrafı inceliyordum. Ali'nin ise tek incelediği şey bendim. Esma'da aralarına girmiş havluda çiçek gördüğü an bunu alalım diye hoplayıp zıplıyordu. Onun bu haline gülerken Ali ile göz göze geldik. Gözlerimi yerinden çıkarmamam için hiçbir sebep yoktu.
Bir havlu yığını yaptıktan sonra hemen yandaki dükkana girdik. Burada renk renk yatak örtüleri vardı. Ben yine dükkanın kapısında bakınırken Ali kulağıma eğildi. "Bu ayrıntı önemli."
Şaşkınlıkla ona bakarak dirseğimi karnına geçirdim. Sırıtarak içeri doğru ilerledi. Annemler yine hararetli bir arayışa dalmıştı. Bende boş bulduğum bir yatağın üzerine oturdum onları izliyordum.
"Sence?" diye sordu annem.
Ayağı kalkıp ellerindeki örtüye baktım.
"Açık pembe mi beyaz mı?"
Hiçbiri desem söyleneceklerini bildiğim için geçiştirerek "beyaz" dedim. Ali'ye baktığımda ağzını oynatarak "bencede" dedi. Kaşlarımı çatarak gözlerimi devirdim. Katil olmak için güzel bir gündü.
Sonunda beyaz renkte etekleri dantelli ve üzeri boncuk işlemeli bir örtü alabilmiştik. Örtü ne kadar gelinliği andırsa da yeni gelindik sonuçta değil mi?
Biraz daha ilerledikten sonra gireceğimiz mağazayı görünce geri çekilip annemin kulağına eğildim.
"Asla girmem o iç çamaşırcıya."
Koluma yediğim cimcikle içeri doğru sürüklendim. Bari şu aptal çocuk kapıda felan bekleseydi. Kesinlikle kafamı yerden kaldırmayacaktım. Hele göz göze gelmek mi? Asla.
Kadın modelleri gösterirken yerin dibine girmek üzereydim. Giymeyeceğim şeylere boşa para vereceklerdi.
"Bu modelde ne renk vereyim siyah, beyaz, pembe?"
Hiçbiri diye dördüncü bir şık olmalıydı. Kestirip atmak için "fark etmez" diye saçma bir yanıt verdim. Dürtülen kolumla Ali kulağıma eğildi ve "siyah" diye fısıldadı. Önümdekileri kafasına geçirmemek için zor tutuyordum kendimi.
"Bak canım bu modelin uzunu ve kısası var uzun olan beyaz tek kaldı, diğerinde siyah kısa var. Kaç giyiyorsun?"
"38" dedim istemeye istemeye.
"Uzunu mu vereyim kısayı mı?"
"Uzun" dedim bunu sormasını bekliyormuş gibi.
"Denemek ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESLİMİYET
General FictionSevmeyecektim. Her ne olursa olsun daha on altımı doldururken babamın beni sattığı bu adamı sevmeyecektim. Hiçbir zaman dediğini yapmayacaktım. Bana hakim olmasına izin vermeyecektim. Ona direnecektim. Asıl eğlence şimdi başlıyordu. Zorla güzellik...