Raund 2 - Bölüm 22

148 22 0
                                    

Tolga için dünya yeniden yaratılmış gibiydi. Kendini Michelangelo'nun Yaradılış tablosundaki Adem olarak görüp bahşedilen hayatı, Tanrı'dan az önce almış gibi hissediyordu. Bu duyguları ona yaşatan ise Kübra'dan başkası değildi.

"Başka bir şey var mıydı?"

"Yok Esra teşekkürler."

Esra elindeki dosyalarla odadan çıkacakken aklına geldi "Esra, ablamı arama fırsatın oldu mu?"

"Evet. Bu akşam müsaait olduklarını söyledi."

Güzel.

"Başka bir şey yoksa..."

"Yok yok. Teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Tolga, asistanı çıkınca işlerini vaktinde bitirebilmek adına bilgisayarına gömüldü. Mesaiye kalmak şu noktada istediği en son şeydi.

İş çıkışı ise hiç evine uğramadan direkt ablasına geçti.

"Petek hala annemlerle mi?"

Ablası mutfak dolabından tabakları indirmeye çalışırken bir yandan da kapının girişindeki kendisine laf yetiştiriyordu.

"Evet. Yazın son demlerinin keyfini çıkarsın."

"Okulların açılmasına az kaldı, doğru."

Selçuk abi "Çocuk olmak için neler vermezdim." diyerek yanlarına geldi.

Ablası derin bir ahla "Yaa sorma." dedikten sonra eniştesine dönüp "Canım şu tabakları balkona götürür müsün sana zahmet." dedi.

"Tabii."

"Benim yapabileceğim türden bir şey var mı?"

Kendini nedense işe yaramaz gibi hissediyordu.

"Sen ne yap biliyor musun? Balkona geç ve kendine en güzel yeri kap."

Tolga gülümseyerek "Abla ciddiyim." dedi.

"Ben de ciddiyim. Çorba ısınsın geliyorum zaten. Başka bir şey kalmadı."

"Peki öyleyse."

"Bu arada sen rahatsın değil mi? Değilsen Selçuk'un başka eşofmanlarından da verebilirim."

"Yoo, bunlar gayet rahat."

"O zaman marş marş."

Genel bir kanı olarak erkek ve kız kardeşlerin anlaşamadığı söylenegelmiş olsa da Tolga ve ablası için bu varsayım hiçbir zaman geçerli olmamıştı. Ablası aralarındaki dokuz yaşlık farkı asla hissettirmemişti. Yeri geldiğinde arkadaş, yeri geldiğinde sırdaş yeri geldiğinde de annesi olmuştu. Evlendiğinde eniştesini öyle kıskanmıştı ki neredeyse bir seneye yakın adamın yüzüne bile bakmamıştı. Kabullendikten sonra ise eniştesi de bu ilişkilerine dahil olmuştu ve Tolga-Leyla-Selçuk üçlüsü olarak yıllardır iyi iş çıkarıyorlardı.

Esen rüzgarı hissedince hafiften ürperdi.

"Havalar soğumaya başladı."

"Öyle. Bir yazı daha bitirdik."

"İşte geldimm."

Ablası gelince yemek faslı da başlamış oldu.

Leyla adı gibi emindi. Tolga'nın bir sıkıntısı vardı. Gözlerinin içine bakamıyordu nedense. Yemekte de bu sıkıntılı hali devam ediyordu. Kardeşine fark ettirmeden eşini dürttü. Kaş göz işaretleriyle bir şey bilip bilmediğini sorguladı ama verdiği tepkilere bakılırsa o da bir şey bilmiyordu. Belli ki sormaktan başka çaresi yoktu.

Gereksiz İşler MüdürüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin