Bölüm 35

266 29 0
                                    

Yeni hafta yeni heyecanlar demek isterdim kalbimin derinliklerinden gele gele ama seyyah olmayıp masa başı çalışanı olduğum için bu cümle benim için hiçbir şey ifade etmiyor maalesef. Yeni bir hafta kısmı doğru yepisyeni bir haftaya başlıyorum ama yeni heyecanlar kısmı yok mu, işte o noktada çuvallıyorum. Masa başında ne kadar heyecan yaşanabilir ki? Gerçi yaşanır yaşanmaz değil. Mesela herkes çıktıktan sonra Buğra'yı çağırsam. Masanın üzerini boşaltsam. Fantezi elbiselerle karşılasam. Sadece ikimiz... Uff hayal gücüm coştu bir anda. Freni çekme vaktim gelmiş de geçiyor. Çok fazla fantastik senaryo var ama iyi aile kızı olarak bu taraklarda bezim yok benim tabiikisi de.

Pazartesinin getirmiş olduğu buhrana bir de dün başlayıp artçıları bugün devam eden griple, kuzeni nezle de eklenince tadından yenmez bir sabaha açtım gözlerimi. Çalar saatten önce uyanmamın tek sebebi nefes alamamamdı. Bilgim dahilinde olmadan burnumdaki oksijen trafiği gece çift şeritten tek şeride düşmüş meğerse. Boğulmadan uyanabildim neyse ki.

Vücudum kış ayına o kadar ayarlı o kadar ayarlı ki bugüne kadar hiç şaşmadı. Kışın geleceğini meteoroloji yerine bana sorsalar yeridir. Hatta meteoroloji de bana sorsun. Burada halis muhlis yerli üretim bir insan evladı varken balkanlardan gelen soğuk hava akımlarına güvenmeyi bırakın artık sayın yetkililer. Lütfen ama. Annemin tabiriyle ehe dediğim zaman kış geliyor. İlkay'ın ilk gribi eşittir kışın başlangıcı. İlkokullardaki mevsim şemalarında yerimi almam lazım ya neyse.

Her sabahki tavan seyretme seremonimi bu sabah kısa kesmek zorunda kaldım. Çünkü nefes almam gerekiyordu. Vücuduma oksijen girebilmesi için burnumu temizlemek üzere banyoya yardırdım. O değil etrafı instagramın kırmızı filtresiyle görüyordum adeta. Görüşüm bile değiştiğine göre geçmiş olsun. Şifayı kapmışım.

İzin alayım işe gitmeyeyim desem akşam Şahika mail attı sabah erkenden Giray bey ile toplantımız var bekliyorum diye. Nasıl ben gelemeyeceğim diyeceğim? Tefe koyar valla. "Özel meseleleri işin önünde tutmuyoruz İlkay. Lütfen bu konuya dikkat edelim."

Sağlığı özel mesele olarak gören yeryüzündeki tek insandır kendisi. Hastalık bu yahu! Nasıl bir hesaplama yapmamı bekliyor acaba? "Yoo grip!" "Bugün olmaz canım benim!" "Bak yarın gel canımı ye." "Hatta iki ay çıkma içimden." "He gülüm, hay benim canım" mı diyeyim? Mikroplarla mı konuşayım ne yapayım?

Ağır aksak hazırlanmaya başladım mecburiyetten. Özellikle bugün servisi kaçırmamam gereken günlerden biriydi.

İşe geldiğimde daha yerime yeni oturmuştum ki Selin bitti tepemde.

"Kızım ne bu hal, ruh gibisin."

"Sana da günaydın Selin kız."

"Günaydın günaydın da, nen var kuzummmm?"

"Grip oldum. Nezle de cabası. Kısacası ölüyommmm."

"Hay Allah. E niye geldin o zaman?"

"Toplantım var."

"Ay yemişim toplantısını."

"Öyle deme, Şahika akşam mail attı bekliyorum diye."

"Olabilir ama hasta olduğunu bilmiyordu sonuçta."

"Bilse ne yazar. Umurunda olur muydu sence?"

Selin cevap veremedi.

"Teşekkürler" deyip kapattım muhabbeti.

"İyi, bari gel kahvaltı yapalım. İki lokma bir şey geçsin boğazından."

"Pek iştahım yok ama portakal suyu içerim olmadı. Vücuduma C vitamini girsin. Ben artık söz geçiremiyorum bu mikroplara." deyip kalktım yerimden.

Gereksiz İşler MüdürüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin