Raund 2 - Bölüm 19

194 24 7
                                    

                  

Saat on iki olunca peri annenin sihirli dokunuşu son bulurmuş ya. Araba balkabağına, arabacı fareye, faytoncular kertenkelelere, sindirella da külkedisine dönüşürmüş. Benimki de o hesap. Davet gitti masal da bitti. Dün gece hiç yaşanmamış gibi geldim Şimal gıdanın kapısına. Ekmek parası işte naparsın. Külkedisi de sonuçta üvey annesinin yanından ayrılamıyordu. Peki neden? Ekonomik olarak özgür değildi de ondan. Bir işi, meşgalesi olsa öyle mi olurdu? Kendi yağında tadınca kararınca kavrulup gül gibi geçinir giderdi. Hikayenin sonunda prens olmazdı ama olsun. Kadın dediğin kendi ayaklarının üzerinde durabilmeli. Sabah sabah feminist damarım neden kabardı acaba? Bazen kendimi bile şaşırtabiliyorum. Hayret bir şey yani!

"O halde yeni güne merhabalar olsun." deyip bilgisayarımı açtım gitti.

Tam odaklanmışım işe girişeceğim Şahika'nın sesi odada yankılandı.

"İlkay!"

"Buyrun Şahika hanım."

"Bugün Selin izinli. Onun işlerine de bakarsın."

Ne izni? Hiç bahsetmedi.

"Tabii."

Şahika başka bir şey söylemeden topuklarını şaklata şaklata odasına geçti.

Allah allah. Neden izinli ki bu kız?

Bu merak beni yiyip bitirmeden evvel, hemen telefona sarıldım.

Yorgun bir ses "Alo." diyerek açtı telefonu.

"Alo Selin."

"Efendim?"

Taramalı tüfek gibi "Ne oldu canısı, bugün izinliymişsin. Kötü bir şey yok değil mi?" diye saydırdım.

"Ah yok. Telaş yapma. Dün migrenim tuttu, sarsçıları da hala devam ediyor. O yüzden izin aldım."

"Deme. Yapabileceğim bir şey var mı?"

"Teşekkür ederim canım. Bugün dinlensem yeter."

"Tamam tamam. Yat dinlen sen hadi. Öptüm çok. Yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Hay allah. Bu kızın migreni ciddi bir şey olduğu zaman tutar. Kötü bir şey yoktur inşallah.

Ertesi gün Selin gelsin diye resmen yolunu bekledim. Tam masama yerleşmişken ufukta görününce hemen yamacına koştum.

"Canısı hoş geldin. Nasıl oldun?" diyerek sarıldım kıza.

"Daha iyiyim."

"Oh çok şükür."

"Dinlenmek iyi geldi."

"Gelmez mi?"

Canım ya gözlerinin altı nasıl da çökmüş.

"Haydi yukarıya kahvaltıya çıkalım."

"Olur. Dur şunları bırakayım."

"Tamam."

Selin eşyalarını bırakınca birlikte yemekhaneye çıktık. Kahvaltılarımızı alıp oturduk bir köşeye.

"Anlat bakalım, ne oldu da migrenin tuttu senin?"

Selin "Off, nereden başlasam ki." deyip derince bir nefes alıp verdikten sonra devam etti.

"Kayınvalidemle atıştık."

"Hımm..."

"Yemeğe gitmiştik. Her şey iyi güzel gidiyordu. Sonra pat diye siz daha çocuk yapmayacak mısınız dedi."

Gereksiz İşler MüdürüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin