Bölüm 23

297 30 1
                                    

Deniz, kum, güneş. Çok şükür bize de nasip oldu. Denizi iskeleden gelip geçerken, kumu apartmanın bahçesinde, güneşi de sevgili güneş sistemimizin kraliçesi olarak parıl parıl parladığı için her yerde görebiliyorduk ama üçünü bir arada görme şerefine nail olan o şanslı kullara nihayet biz de dâhil olmuştuk.

Uzunkum plajı diğer plajlara nazaran biraz daha tenha bir yer olduğu için de burayı tercih ettik. Başta erkekler Bozcaada falan demişti ama günü birlik gidilemeyeceğini anlatana kadar göbeğimiz çatladı. Gelene kadar pek ikna olmamışlardı ama plajı görünce şikâyet etmediklerine göre memnun kalmış olmalılar.

Tabii bir de olayın erkeklerin bilmediği başka bir boyutu daha vardı. Kıl-tüy operasyonu. Dün gece Pelin'le karşılıklı yoluştuk. Daha doğrusu ben yoldum. Tenim hassas olduğu için ağda yapınca hemen morarıyor. Kaş yaparken göz çıkarmaya gerek yok deyip hiç o topa girmedim. Aldım epilatörümü. Geçtim bir köşeye. Bir güzel yaptım hasatımı. Gelecek ay hepsi batık olarak geri dönecek ama olsun morluktan iyidir.

Kumsalda kısa bir tur attıktan sonra nihayet gönlümüze göre bir yer bulabildik.

"Burası iyi bence" dedi Pelin.

"Bence de. Ne çok ortada ne de çok kuytuda."

"Bence de iyi." dedi Erdem.

"Gayet güzel" diyerek Buğra da onaylayınca yerleşmeye başladık.

Eşyaları çıkarırken Erdem konuştu.

"İlk ne yapmak istersiniz?"

"Valla ben yüzeceğim. Suya hasret kaldım yahu" dedim.

"Kremlenmeyi unutma da. Yoksa akşama yoğurda talim edersin." dedi Pelin gözlüklerinin üzerinden bakarak.

"Doğru, iyi hatırlattın."

"Ben malımı biliyorum çünkü."

"Thanks baby" deyip ufak bir çocuk gibi sırıttım.

"Sen ne yapacaksın?" dedi Erdem Pelin'e bakarak.

"Ben biraz güneşlenirim diyordum ama yüzelim derseniz çoğunluğa uyarım."

"Güneşlenmek bana da uyar."

"Tamam o halde, biz ikimiz güneşlenelim. Buğra ve İlkay yüzmeye gitsin. Gerçi Buğra'nın fikrini sormadık ama..."

"Yüzerim ben de. Sıkıntı yok" dedi Buğra gülümseyerek.

"Tabii, kızımızı yalnız bırakma, kaparlar yoksa" dedi Pelin pis pis sırıtarak.

Te allahım ya, adam zaten kıskanç, nasıl da körüklüyor.

"Yani cesareti olan varsa buyursun gelsin" dedi Buğra da.

Yüzünde her an kavgaya hazır bir dövüşçünün ifadesi vardı. Daha fazla oyalanmadan hemen ayağa kaktım.

"Ben hazırım, haydi sen de sür kremini gidelim bir an önce."

"Tamam, hemen hallediyorum" deyip kreme uzandı.

Pelin'in yanına gidip kulağına "Aferin, ne güzel yardımcı oluyorsun." dedim.

O da sırıtarak kulağıma "Görevimiz" dedi.

"Erdem'i doldurayım da gör."

"Aman ne diyeceksin sanki?"

"Şu an bilmiyorum ama, bir fırsatını yakalarsam affetmem."

Pelin yüzünde yapabiliyorsan yap diyen bir ifadeyle omuzlarını silkip şezlonguna uzandı.

Görürsün sen!

Gereksiz İşler MüdürüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin