Bölüm 5

445 44 0
                                    

Sıkıntılı bir yolculuktan sonra Buğra nihayet evine ulaşabilmişti. Eve adım atar atmaz karşısında bulduğu ilk kişi ise her zamanki gibi Halide olmuştu.

"Hoş geldiniz Buğra Bey."

"Hoş bulduk Halide."

"Seyahatiniz nasıl geçti?"

"Güzeldi."

Halide, kendini bildi bileli bu evin bir ferdiydi. Ablası ve kardeşi de dahil olmak üzere hepsi onun elinde büyümüştü.

"Odanıza çıkmadan evvel verandaya bir uğrayın isterseniz. Babaanneniz sizi soruyordu"

"Annem de yanında mı?"

"Yanında efendim. Birlikte bahçe planını hazırlıyorlar."

"Pekala. Çantamı odama bırakabilir misin?"

"Tabii ki"

"Teşekkürler"

Duş biraz daha bekleyebilir diye düşünüp hızlı adımlarla verandaya doğru ilerledi. Verandaya vardığında annesiyle babaannesini önlerindeki bir kağıda yoğunlaşmış bir halde buldu. Başkası görse bahçe planı değil, savaş planı hazırladıklarını zanneder diye geçirdi içinden. Gördüğü manzara karşısında elinde olmadan gülümsedi. Geldiğini fark ettiklerinde her ikisi de ayağa kalkmıştı.

"Rahatsız olmayın lütfen."

"Nerelerdesin sen oğlum, yüzünü gören cennetlik." dedikten sonra yanına gelip sımsıkı sarıldı annesi.

"Biliyorsun anne artık bazı sorumluluklarım var."

"Ah bilmez miyim."

Ardından babaannesi girdi söze.

"Hep o babanın suçu. Bütün işleri sana yıktı, kendisi bütün gün evde Melisa'yla oynuyor."

"Er ya da geç işler bana kalacaktı zaten babaanne. Onun da emekliliğini yaşamaya hakkı var. Melisa da ona iyi arkadaş oluyordur eminim" dedikten sonra yaşlı kadına da sarıldı.

Babası elbet bir gün emekli olacaktı ama en azından bir süre daha işlerin başında kalır diye düşünmüştü hep. Fakat ablasının kızı Melisa üç yaşına girince prensesiyle daha fazla vakit geçirebilmek için emekli olmaya karar vermişti. Bu ani karar herkesi şoke etmişti etmesine ama Buğra için saygı duymaktan başka yapılabilecek bir şey yoktu.

"Çocuğu bir an olsun bırakmıyor ki. Annesine babasına bile vermek istemiyor" diyerek yakınmaya devam etti annesi.

"Değil mi, ama? " diyerek onayladı babaannesi de.

Buğra gülümsemekle yetindi. İkisini de ne kadar çok özlemişti.

Babaannesi sırtını sıvazlayarak "Neyse oğlum, sen çok yorgunsun belli. Git bir duşunu al, rahatla, akşam yemeğinde bol bol sohbet ederiz. Yüzünü gördük ya bu bize yeter" dedi anlayışlı bir ifadeyle.

Gerçekten de kendini çok yorgun hissediyordu. Hiç itiraz etmeden "Akşam yemeğinde görüşürüz o halde" dedikten sonra odasına geçti.

Giysilerini çıkartıp kendini sıcak suyun altına bıraktı. Su aktıkça sanki üzerindeki bütün yorgunluk da akıp gidiyordu. Duştan sonra belinde havluyla tam yatağa uzanacakken kapısı çalındı.

"Evet?"

"Girebilir miyim?"

Gelen ablasıydı.

"Tabii abla gel."

Ablası içeriye girince "Vayy ne manzara ama. Zaten popülersin, kızlar seni bir de bu halde görse hepsinin dibi düşer. Baklava mı onlar?" dedi muzipçe.

Gereksiz İşler MüdürüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin