Raund 2 - Bölüm 13

283 29 4
                                    

                  

Yarın Safranbolu'ya gidiyoruz! Buğra, gerekli bütün ayarlamaları yaptığını sabah altıda Kadıköy Salı Pazarında olmamız gerektiğini söyledi. Tur otobüsleri oradan kalkacakmış. Allahım allahım, gizli ajan gibiyiz resmen. Kızıl ajan İlkay. Yok, İlkay olmaz. Gerçek adımı kullanamam. Kod adım olmalı. Üstelik kızıl bile değilim. Gizli ajan kumral bomba. I-ıh bu da olmaz. Kumralım ama bombalık bir halim yok. Gizli ajan... hımm... Hah buldum! Gizli ajan Mad Hatter! Tam bir piskopatı çağrıştırıyor. Lewis Carroll'a selam olsun!

Selam yolluyorum ama hala tura hangi isimle katılacağım konusunda en ufak bir fikrim yok aslında. Seyahat belgeleri Nilay ablalardaymış ki ben hala neden onlarda olduğunu anlayabilmiş değilim. Tur sahibinde değil de otel sahibinde olması tuhaf ama neyse. Vardır bir bildikleri deyip gagamı kapatıyorum. Buğra sabret sabaha göreceksin dedi ama sabaha kadar çat diye çatlamam inşallah. Sabreden derviş muradına ermiş ama sabrede sabrede de gebermiş demişler. İşin bir de bu boyutu var yani.

Sabah erkenden buluşma noktamıza doğru yola çıktık. Arabayı park edecek yer arama zahmetinden kurtulmak için Suat amca gelip aldı. Dönüşte de gelecekmiş. Ne diyelim sağ olsun var olsun.

Arabadan inince bineceğimiz otobüsü aranmaya başladım ama Buğra durdurdu.

"Otobüsten önce Furkanlara baksak."

"Haa sahi. Yetkililere isim vereceğiz."

Hep benden bir adım önde. Hep.

Otobüsten vazgeçip Nilay ablaları aramaya başladım. Hiçbir yerde de yoklar. Gelmediler mi acaba?

"Bak oradalar."

Buğra'nın gösterdiği yöne bakınca gördüm grup arkadaşlarımızı. Nilay abla kaldırıma oturmuş telefonunda bir şeylere bakıyordu. Furkan abi de dikildiği yerden elindeki kağıtları süzüyordu.

"Günaydın!"

Nilay abla geldiğimizi görünce "Aa geldiniz mi?" diyerek ayağa kalktı. Sarılışma faslından sonra hemen atıldım tabii.

"Ee hangi otobüs bizim? Daha da önemlisi biz kimiz?"

Furkan abi elindeki kağıtları uzatıp almam için gözüyle işaret etti. Hemen alıp okumaya başladım. Bir buçuk günlük bir gezi. Gezilecek yerler, falan filan. İyi hoş da ben bunları bilmek istemiyorum ki. İsim verin bana isim!

Bir arka sayfaya geçip tura katılanların bilgilerinin olduğu kısmı aramaya başladım ama burada da bir şey yoktu. Tek tek sayfaları taramaya devam ettim mecburen. Şaka gibi gidip en son sayfaya koymuşlar. Bana gareziniz mi var kardeşim?! Buğra bunu kesinlikle değerlendirmeli!

İsimleri okuyunca yazım hatası olduğunu düşünüp tekrar okudum. Okudum ama değişen bir şey olmadı. Şaka yapıyorlar herhalde.

Buğra ve Furkan abiye bakıp "Şaka mı bu?" dedim.

Furkan abi kaşlarını kaldırıp "Nope" dedi.

"Nasıl olur ya?"

Nilay abla "Çok nüktedan değil mi?" dedi.

Nesi nüktedan yahu? Bizim için Sıdıka-Tacettin Satım çifti. Nilay ablalar için de Semiramis – Recep Ula çifti yazıyor.

"Ayşe'nin, Fatma'nın, Ahmet'in Mehmet'in suyu mu çıktı ya? Ne bu isimler böyle? Kim buldu allah aşkına" dedim isyankar bir halde.

Furkan abi gayet rahat bir tavırla "Biz" dedi.

Nilay abla da eşini destekleyerek devam etti.

Gereksiz İşler MüdürüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin