Bölüm 48

218 25 1
                                    

Bu eğitim işi nereden çıktı şimdi? Hayır insanın dağarcığına yeni bilgiler katacak bir şey olsa bari. Olacaklar o kadar açık ki. Eğitim sırasında kimse konuşmacıyı dinlemeyip telefonuyla oynayacak. Yemek vakitlerinde herkes karnını bir güzel doyuracak. Akşama da dışarıya çıkıp eğlenilir. Son durak da otel. Üstelik her şey şirketten. Oh! Üç gün böyle çekilir mi yahu? Tüküreyim ben böyle aşkın ızdırabına!

"Hanımefendi telefonunuzu kapatır mısınız? Kalkmak üzereyiz."

"Şimdi kapatıyorum." deyip telefonunu kapattı Selin.

Üç kafadar uçağımızdaki koltuklara sıralanmıştık. Cam kenarı İpek'e denk gelmişti. Kızla samimiyetimiz olmayınca çirkeflik de yapamadık. Selin ya da bana gelse birbirimize etmediğimiz kalmazdı da kaderimize razı olup ses etmedik mecbur. Zaten bir saatcik bir yol. En iyisi uyumak deyip gözlerimi kapattım gitti.

Uçaktan inince bavullarımızı aldığımız gibi taksi aranmaya başladık. Hiç boş yoktu. İstanbul olsa hemen bulurduk.

"İlkay abla!"

"Biri İlkay mı dedi?" dedim Selin'e dönerek.

"Ben de duydum ama."

Nereden geliyo ki bu ses?

Biz sesin sahibini ararken yağız bir delikanlı geldi yanımıza.

"Bulut!"

"Evet."

"Ne arıyorsun sen burada ya?"

"Uçuşum vardı. Sizi görünce selam vermek istedim. Hayırdır siz neden buradasınız?"

"Eğitim var da onun için geldik."

"Anladım. Otele mi gideceksiniz?"

"Taksi bulabilirsek evet."

"Adresi var mı?"

"Vardı. Dur bakayım." deyip telefonumdan gelen maili açtım.

"Bakabilir miyim?"

"Tabii" deyip telefonu Bulut'a verdim.

"Aynı güzergahtayız. İsterseniz sizi bırakabilirim."

"Ama uçuşun?"

"Yeni geldim zaten. Ben de otele geçecektim."

"Bak zahmet olmayacak değil mi?"

"Olmayacak merak etmeyin. Ben hemen arabayı alıp geliyorum." deyip ayrıldı Bulut.

Selin dibime kadar sokulup "Bu o senin doğum günündeki yakışıklı değil mi?" dedi.

"Aynen o."

"Pilotmuş he. Vay be, üniforma da çok yakışmış."

"Di'mi ya, ben de çok beğendim."

"Sema şanslı kız."

Hakkını yememek lazım allah için karizma çocuk. Birimiz evli birimiz nişanlı olmamıza rağmen bakışlarımızla çocuğu yiyip bitirmiştik ama İpek hiç oralı bile değildi. İnsan alıcı gözle bir bakar. Bön bön etrafa bakıyor. Şu üç günde bu kızın derdini öğrenmezsem bana da İlkay demesinler.

Bulut gelince bavulları yükleyip arabaya doluştuk. Otele vardığımızda resepsiyona kadar geldi çocuk. Selin'le İpek odaya çıkınca Bulut'la kaldık mı baş başa.

"Vaktin varsa bir şeyler içelim istersen."

"Tabii."

"Gelirken otelin kafesini görmüştüm. Şu taraftaydı galiba" deyip Bulut'un arkasında kalan koridoru gösterdim.

Gereksiz İşler MüdürüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin