31 - Sedef

2.4K 165 39
                                    

Gözleri kırık beyaz tavana dikmiş düşüncelere dalmıştı. Zihni geçmişin tüm anılarını kırık beyaz tavana aktarıyordu sanki...

Müge ile tanıştıkları ilk gün gelince yüzünde belli belirsiz bir gülümseme yayılmıştı. Telaşlı bir şekilde gazeteye elinde kahvesi ile koşan küçük bir kız çocuğu olarak gördüğü kızın üzerine kahveyi döktükten sonra suçunu bastırmak istercesine " Gerizekalı mısın arkadaşım neden önüme fırlıyorsun görmüyor musun acelem var?" diye çemkirmesi daha dün gibiydi. O an hiç bir şey söylemeyip yol verdiği an geldi zihnine normalde sıcak kahve canını yakmıştı ve sinirlenmişti lakin karşısındaki bıcır bıcır konuşan kızı azarlamak istememişti. Sebebini sorgulama ihtiyacı hiç duymadı. Gördüğü an o kız çocuğu dokunmuştu kalbine. Bir kaç saat sonra asistan seçmelerinde gördüğü an mülakata bile ihtiyaç duymadan almıştı göreve. Müğe'nin odasına girip " Bana bak sana döktüğüm kahve için intikam almak için beni işe alıyorsan hiç alma" diyerek posta koyduğu an belirdiğinde zihninde gülümsemesi genişlemişti. İçi neyse dışı da öyle bir kızdı tam bir cadısın dediği an ismini mühürlediği andı.O noktadan sonra cadı olarak kaldı hep kendisinde ve bu böyle de devam edecekti.

Kıvanç belirdi ansızın aklına en olmadık zamanda hayatına girmişti. Gözlerini kapattı ister istemez sokak çocukları ile röportaj yaparken hap alarak kendinden geçen bir çoçuk sol bel boşluğuna ortada hiç bir neden yokken şiş sokup gözden kaybolmuştu. Diğer çoçuklar da bir bir etrafından dağılırken kaybettiği kanlar eşliğinde pek yürüyemeden yola düşmüştü. Ani fren ile ölüm kapısını çalacak derken çıkarmıştı karşısında yüce yaradan.  Tedavi etmesinin yanında ilgi ve sıcakkanlı davranışları ile kanı kaynamıştı çoçuğa. Dostluk kapılarını aralarken Kıvanç'a her daim içi ferahtı. Çapkın serseri olmasına rağmen ruhu hiç kirlenmemiş biriydi gözünde her zaman. Temizdi dostluğunu hak etmeyecek kadar temiz. İster istemez bir çok kez başını belaya soktuğu dostundan bugüne kadar tek bir şikayet duymamıştı.

Kırık beyaz tavanda anılar bu kez bir çilingir sofrasını canlandırmaktaydı. Gazze'de tanıdığı serseri ve tam bir baş belası Alp ile Kıvanç'ın birbirini tanıma anı Sadri ustanın meyhanesiydi. Adını bizim meyhane diye çeviren bu iki çatlak adam birbirlerini ilk gördükleri an sevmişlerdi. Gerçi bunda payı büyüktü. Birbirlerini daha tanımadan bir çok bilgiye vakıflardı. Kıvanç'ın yanındayken Alp'in telefonla aramaları ve bir süre sonra Kıvanç'ın telefona dahil olarak konuşmaları tanımadan aralarında bir bağ kurmalarını sağlamıştı. Dostluk kavramına şekil vererek tekrar yazan bir ekiptik.  Bir mekanda korkutmak üzere atılan ateş de kolunu sıyıran merminin bıraktığı kan beyaz gömleğinden dışarı çıkarken Alp'in ve Kıvanç'ın aynı anda " Aha kardeş olma zamanımız gelmiş" diyerek yarasına bastırması ile olunan kardeşlik canlandı zihninde. Dudaklarından fısıltıyla "Güzel günlerdi" cümlesi döküldü. Güzel ve dolu dolu yaşamıştı kardeşliği, dostluğu...

Zihni en beklenmeği an okyanus mavi gözleri kırık beyaz tavana yansıttı. Bilinçi ister istemez kırık beyaz parke de ki kan damlasını düşündürdü. Gözlerinden biliçsizce süzülen bir damla dudaklarına gelince tuzlu suyla ıslattı dudaklarını. Beklentiyle,aşkla bakan mavi gözlere tutunmak istercesine silkelenmek isterken açılan kapı ile tüm dikkati dağılarak kapıdan içeri giren kadına odaklandı. Siyah gözleri karanlığın en koyu tonunu tüm hücrelerine işlerken kadının dudaklarından " İsim!" cümlesi ile bakışlarını kaçırmak zorunda kaldı.

" Sana bir isim veremem" diyebildi sadece bakışlarını boşluğa dikmiş isim isteyen kadının gerçekliğini sorguluyordu. Hayatında dolu dolu anıları olan bir avuç insanın isimlerini verebileceğini nasıl düşünebilirdi.

" Bana bırakıyorsun yani bu zevki" diyen kadına çevirdi bakışlarını. Gözlerinde ki öfkeye rağmen dudaklarında ki gülümseme kaçmamıştı gözlerinden.

Satır Arası Derin (Kitap Oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin