38 - Kıvanç'ın hırpalanması

1.9K 147 46
                                    

Salondan fırtına gibi adamın ayak sesleri yakınlanıyordu zihninde sürekli. Bakışları karnında ki eline gitti. Göz yaşlarına engel olamıyordu dün geceden bu yana. Sürekli yanaklarından boynuna yol izleyen yaşlar kaybının en iyi anlatmanın yoluydu sanki.

Dün gece gördüğü kabus da sevdiği adamın ölümünü görmesiyle yataktan fırlaması hayatta yaşabileceği en güzel mutluluğunu çalmıştı.

Doktorun " Cenini kaybettik" cümlesi kulaklarına dolduğu andan itibaren yaşam ile bağlantısını koparmasına neden olmuştu. O cümleden sonrası karanlıkken sevdiği adamın geleceğini öğrenmesi ile hayata tutunmak için içinde küçük bir koza oluşturmaya çalışırken sevdiği adamın bebeğin gittiğini öğrendikten sonra evi terk etmesi içinde ki kozasını da öldürmüştü.

Ne beklemişti ki yarasını sarmalamasını mı?

Bebeği için kabul gördüğü bir evlilikte küçük bir kaç mutlu anı dışında elinde kocaman bir boşluk vardı tıbkı karnında olması gereken doluluğun yerini boşluk alması gibi. Bebeği bile kendisini terk etmişti sevdiği erkeğin gitmesine içerleyemezdi ki...

" Hoşuna gitti mi gösterim" cümlesi ile boş gözlerle salona baktı. Müge'nin salonda ilk kez gördüğü kadının bileğinden kavrayarak öfkesini çıkarmaya çalışmasını izledi. Bakışları kadının bakışları ile çarpıştığında siyah gözlerinde ki acıyı gördüğünde dudaklarından " Müge bırak onu" cümlesi çıktı. Hakkında hiç bir şey bilmediği kadının gözlerinde ki bakış tanıdıktı.

:Müge'nin " Onun yüzünden şuan bu haldesin Gizem. Patronu kaçıran senin bebeğinin hayatına kasteden kişi o" diyerek öfkesini haykırmasını boş gözlerle izledi.

" Bebeğim ben düştüğüm için öldü Müge. Biri suçlanacaksa karnında ki bebeğe sahip çıkamayan benim" – dudakları titredi – " Bebeğimin katiliyim bunda benim dışımda hiç kimsenin suçu yok" bir gerçeği yüksek sesle söylemenin yükü binmişken omzuna gözlerinde ki yaş donmuştu.

Kadının yanına yaklaşmasını izledi topuklu ayakkabı sesi az önce salondan hızlıca çıkan sevdiği adamı hatırlartsada yanına yaklaşan kadının yaklaşan siyah gözlerinde sevdiği adama özgü tanıdık bakışı yakaladı. Bakışlarını kadının bakışlarına diktiğinde kadının eli, karnının üzerinde ki elinin üzerine dokundu. " Öğrendiğim an Buğra'yı görmek isteyeceğini düşünüp onu sana getirdim. Üzgünüm kaybın için" diyebildi.

Alp Sedef'in elini Gizem'in elinin üzerinden çekmek istercesine kadının elini kavrayarak kendine doğru çekti. " Bunu Buğra'yı gecenin bir vakti kızın elinden almadan düşünecektin" derken gözlerinde ki mavinin kabararak yeşil koyları yok edişini izledi. Yeşil koylar bir köşesine çekilirken mavinin en koyu tonu elini kendisine doğru çektiği siyahlıklarda yer edinmişti.

" Olması gereken neyse o oldu. Sana yaptıklarımı hazmet önce sonra arkadaşına ve karısına üzül" ses tonunda ki soğukluk gözlerine de yansımıştı. Bileğinin cümlenin sonrasında sıkılması bakışlarında gram esneme sağlamamıştı.

" Sen... Sen" derken öfkesini yenmeye çalışan mavinin en koyu tonunun cümlesini Kıvanç kesti " Yeter Alp. Sen Buğra'nın arkasından git onu bulmaya çalış şuan için daha fazla sorun istemiyorum yeterince dağıldık zaten"

Sedef bileğinde ki elin gevşemesi ile elini kendisine çekerek bileğini ovaladı. " Alp'in gitmesi bir çözüm ifade etmez Buğra'ya."

Kıvanç işaret parmağı ile Sedef'i işaret ederek " Sende hattini aşma. Bırakta ne yapacağımıza biz karar verelim" diyerek kestirip atmıştı.

Sedef beyaz bileğinde ki kızarıklığa odaklanırken " Şuan her kaybının ardından gittiği gibi yine beykoz yetiştirme yurduna gidiyordur. Hayatını sorgulayıp lanetli olduğunu bir kez daha haykırmak istiyordur. Ona Alp iyi gelmez hiç kimse iyi gelmez. Boş yere gitmeyin diye söyledim ama yine de siz bilirsiniz" -omuzlarını silkti. Salonun ortasına doğru adımlar atarak Kıvanç'ın yanına doğru ilerledi. -" Belki sen bir nebze yarasına tuz basarsın. Gelmeden önce seni aramasını ben istedim. Gizem'in düşük yaptığını ilk söyleyen kişi sen mi olacaksın diye bir kumar oynadım. Buğra'ya hayatının şokunu yaşatabilecek imkanın vardı lakin sen içinde ki öfkeyi bastırarak dostunun bu gerçekle telefonda yüzleşmemesini sağladın. Eğer biri peşinden gidecekse bu sen olmalısın sana önem veriyor. Ve sen de gördüğüm kadarıyla aşkın sana verdiği çıkmazdan kurtulmuşsun. Öfkenin kaynağına saldırmadığına göre dostuna da önem veriyorsun."

Her söylenen kelimelerlere karşılık elini sıkan adamın kendini zor kontrol ettiği her halinden belli oluyordu. " Bizim aramızda yaşananları fütursuzca konuşma hakkını sen nereden buluyorsun defol git buradan." Dişlerini arasından kelimeler zorlukla çıkmıştı.

Sedef bakışlarını Kıvanç'ın gözlerine dikerek " Sevdiğin kadın bebeğini kaybetti. Yani yalan evlilik bitti. Buğra ile Gizem'i arada tutan tek engel ortadan kalktı. Şuan Gizem'in üzerinde ki fazlalık olan tek şey soyadı o da çok yakında bitecek diye mi umutlanıyorsun. O yüzden mi Buğra ile aranda soğukluk olması gerektiğini düşünüyorsun."

Kıvanç cümlelerden sonra dayanamayarak Sedef'in çenesini kavradı " Zorlama şansını defol git dedim sana" diyerek Sedef'in salonun ortasına doğru itti. Sendeleyerek salonun ortasına düşünce acı ile yüzünü buruşturdu. Bulunduğu durumdan kurtulma çabası göstermeden ayak bileğine götürdü elini " Cümlelerim ağır mı geliyor Kıvanç Saruhan. Beni hırpalamak içinde bulunduğun çıkmazdan kurtulmanı sağlamayacak karar vermen gereken bir andasın ya evliliği gerçek sayıp şuan Buğra'nın yanında olacaksın eski günlerde ki Sadri babanın meyhanesine gidip bir yandan içip diğer yandan dertleşeceksin yada bu evden gideceksin ve Gizem'in bir gün sana gelmesini bekleyeceksin ezik bir adam gibi."

Kıvanç'ın eli çenesine giderek sertçe çenesini kaşırken " Susturun şunu" diye bağırdı.

Alp salonun ortasında ki Sedef'e elini uzatırken " Bu kadınla şahsi sorunlarım var ama az önce söylediği her şeyde haklı oğlum ne olacaksa olsun artık ben çok sıkıldım şu siktiğimin karışıklığından"

Sedef Alp'in uzattığı eli kavrayarak ayağa kalktı. Bakışlarını Alp'in gözlerine dikerek " Şahsi sorunun mu var benimle." Söylediği cümleyi komik bulduğu kadının alaycı bakışlarından okunuyordu.

Alp Sedef'in dudaklarına elini götürdü " Sonra" – bakışlarını Kıvanç'a çevirdi. – " Sen neye karar verdin amına koyayım. Söyle! Eve geldiğinden beri sormak istiyordum ama bana düşmez diye susuyordum buraya kimin için geldin Buğra mı yoksa Gizem'i kimin için geldiysen onun peşinden git artık"

Kıvanç bakışlarını Gizem'e çevirdi. Eli karnında şuan burada olan tüm konuşmalara kulak kapatmış olduğunu gördü. Onun için burada ki insanların hiç bir önemi yoktu. Onun istediği tek şey sevdiği adamdı. Bir de elinin altından kayıp giden bebeğini düşündüğü her halinden belliydi.

Komidinin üzerinde ki arabanın anahtarını alarak salonu terk etti. Alp'in sorusuna cevap vermedi. Az önce ileri geri konuşan kadının söylediklerini düşünmemeye çalışarak terk etti bulunduğu ortamı nereye gideceğini bilmiyordu.Buğra'nın yanına gitmek istiyor muydu ki? Bu sorunun cevabını kendi içinde kendine verememişken yüksek sesle dile getiren kişilerin sorularına yanıt vermek korkutmuştu.

Yaptığı en iyi şeyi yaparak kaçtı... Tıbkı aşık olduğu kadının, aşık olduğu adama koştuğunu gördüğü an kaçtığı gibi. İçinde ki öfke yanlızca kendisineydi. Biran bile kendisine umut vermeyen bir kadının rüzgarına kapılıp alabora olmayı sindiremiyordu. Dostu dediği adamı kıskandığını itiraf edememişti kalbine. Kızgındı sevdiği kadın ona aşık oldu diye. Öfkeliydi her zaman yaşanan en güzel duyguları yaşadığı için. Nefreti büyüyordu içinde kendisi yanlızken Buğra'nın sevdiği kadın ile evlendiği için. Tüm bu hislerle boğuşurken yaşadıkları eski günlere gidiyordu zihni dostluklarına ...

İşte o an içinde ki tüm duygulara bir kez daha küfrediyordu.

Aşk, tüm duyguları silip süpüren bir hortum kendisini ise hortuma yakalanarak kıyıya vurulan gemi gibiydi şimdi. Ne yapacağını bilmese de bildiği tek bir şey vardı. Ne olursa olsun ne yaşanacaksa yaşansın kendisine asla ait olmayan bir kalbi kalbinden çıkarması gerektiğiydi. Az önce ki siyah gözlerindeki küçümseyici bakışları düşündükçe sinirleri tavan yapmıştı.

Kimdi bu kız?

Nasıl her şeye bu kadar vakıftı.

Yaşadığı her şeye tanıklık etmiş gibi kendinden emin tavrı içinde yaşadığı iğrençliği bir çırpıda dile getirişi kendinden tiksindirmişti. Bu kadar yaşananan hengamenin içinde bir bu kız eksikti.

Derin bir nefes alarak direksiyonu sola kırdı. Gaza yüklenirken nereye gideceğini biliyordu. İçinde yaşadığı karmaşalığa inat sağduyusu ölmemişti.

Not : içime sinmedi bu bölüm sanki eksik atladığım bir şey var gibi. Bilmiyorum bir kaç kez sildim tekrar yazdım en iyi hali şuan bu ama yorumlara açığım eksik bir şey olduğunu düşünüyorsanız lütfen yazın bana

Satır Arası Derin (Kitap Oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin